ilkcoskun@hotmail.com

9 Eylül 2019 Pazartesi

Aşkın (e) Hali Dergisi - Sayı 54, Nisan-Mayıs-Haziran 2019 / İlkay Coşkun (Deneme)

Kapı Kapı İçinde

Hayatımızda öyle çok kapılar var ki. Girilen, çıkılan, kendisine bağlayan kapılar. Sevgiyle gönülden gönüle akan muhabbet kapısı, aşk kapısı. Görünen ve görünmeyen bütün kapılar. Dışarıdaki afetlerden korumak için Allah’ın bazen bizlere kapattığı bütün kapılar. Sabır ve emek kapısı. Kapına geldik Ya Rab çevirme bizi!

Kapıya gelen çevrilmez. Kapıya gelmek, istikamet üzre olmanın, arınmanın, pişmenin, yüce makama arz-ı hal sunmanın en önemli nişanesidir. Tasavvufta, ‘kapının eşiğine başını koyma’ teslimiyeti vardır. Kapı, yâre duyulan aşkla hep yan yana zikredilmiş. İlahi aşka giden bütün kapılardan kovulmamak şiar edinilmiş. Kovulmanın en büyük ceza olacağı özellikle tasavvuf geleneğimizde bolca zikredilmiş.

Sadece cismani bir varlık değildir kapı. Yunus’un piştiği, Tapduk Emre’nin dergâh girişi. Âşık Veysel’in ‘iki kapılı bir han’ benzetmesidir. Zerreden kürreye her evrede kendini gösteren bir mekândır. Kâinatın hülasasını taşıyan hücrede dahi kapıyı görmek mümkün. Küçücük hücreye, noktaya dünyaları sığdıran rabbimiz, canlıyı ve cansızı ne kapısız koymuş ne de rahmet kapılarını kapalı bırakmış. Baba hazine kapısıdır, açmasını bilene! Anne; cennet kapısıdır, geçmesini bilene! Kardeş; gönül kapısıdır, bakmasını bilene. Baba kapısı denir baba ile özdeşleştirilir. ‘Devlet baba’nın yanında hep devlet kapısı da yer alır. Kapı halkı, kapı sarayı hep bizim geleneklerimizin ürünleridir.

‘Çocukluğum koşup gelse kanatlı kapılardan’ diyen Yavuz Bülent Bakiler mısrasındaki gibi maziye hasrettir, özlemdir. ‘Doğruluk dost kapısıdır’ diyen Hacı Bayram Veli sözündeki gibi değerlidir. Şair Hayrettin Durmuş’un ‘Kapına Geldim’ şiir kitabında ki bir şiirinin bir bölümünde şöyle sesleniyor. ‘Kirlenmemiş ırmaklarda yudum kalbimi/ Beyazlara bürünmüş gelincik kız edasıyla/ Bıçağın ağzını öpmeye giden/ Kurbağanın edasıyla/ Kapına geldim/ Boş çevirme sına beni. Merhum Âşık İsmetî’nin ‘Kapındayım’ şiir kitabının içerisinde yer alan, âşık’ın bade içmesine vesile olan  ‘Kapı Güzeli’ şiirinin bir dörtlüğünde; sevdasıyla nice yıllar yetiştim/ Herhâlde gördüğüm kapı güzeli/ Dil öğrendim kuşlar ile ötüştüm/ Herhâlde gördüğüm kapı güzeli. Bir şiirimde ben de şu şekilde seslenmişim; kapıları sıkı sıkıya kapatman neye yarar/ acılar törpüler ömrü/ ölü toplayan hayat neler doğurur.

Son yıllarda güvenlik talepleriyle beraber kapılar her ne kadar daha sağlamlığa, griye ve dahi kasavete bürünse de her zaman sıcaklığını sürdürmeye devam ediyor. Dışa açılan kapıların yanında içeriye açılan kapılar hâlâ çoğunlukta. Misafiri ilk karşılama heyecanını her zaman üzerinde taşıyor yılmadan usanmadan. Giriş-çıkış, kalkan-sır, sıcak-yuva gibi birçok değerin yardımcısıdır. Bahçeye, sokağa, hayata açıldı her daim. Sokağa, şehre açılan bir göz hüviyetinde. Kapının yanı başında bizlere nefes aldırarak arkadaşlığını hep sürdürmektedir. Eskiyen kapılarda kaç çocuk büyüdü, kaç gelin eşiğinden atladı, ne çok hayatlar geçti. Ne çok hatıralar bıraktı maziye, tarihin her dilimine.

Cıvıl cıvıl çocuklarla, şekerlerle, çikolatalarla açılan bayram kapıları ayrı bir güzeldir. Bayram namazı kapıları ne kadar dualıdır. Hz Ömer’in kapısına vurup da ‘ölüm var ya Ömer’ diyen anlayış ne kutludur. Döne döne aradığın çare kapılarıdır onlar.

Şehirlerin de kapıları vardır. Kiçikapı, Ahırkapı ve daha niceleri. Ülkelerin de kapıları vardır. Hem dışarı hem de içeri açılan. Edirnekapı, Kapıkule, Sarp Sınır Kapısı. 1071 de Alparslan’ın Anadolu’yu bize açmasına vesile olan Malazgirt kapısı. Kapıyı her dem önceleyen ceddimiz kapıkulu ocakları, kapıkulu askeri teşkilatı gibi birçok örneği sıralayabiliriz.

‘Kapılarda kalasın’ diye serzenişlerimizi de karşılar kapılar. ‘kapılı bacalı olmak’ sözüyle dileğimizi de taşır. Kapı, nasihatlerimize de ilhamdır. ‘Kapa kapını, öv komşunu’ ne derin anlamlar ihtiva eder. ‘kapıdan alacaklı bakarken, pencereden sadaka verilmez’ diyen dedelerimiz neleri görmüş geçirmişler.

Ne çok sır saklar kapılar. Ne çok mutluluğa ve ne çok acıya şahit olur kapılar. Hep yolla, sokakla içselleştirilmiş kapılar. Ruh derinliğine, şuura ulaşıp pişmek için kaç kapı geçilir.  Kaç kapıdan icazet alınır. Çat kapı sürprizlerini hep yaşarız. Görüntüde bedeni tutsak edip kaç ruhu özgürleştirir. Ayrıca esareti yaşayan sadece mahkûmlar değildir belki. Kapıların esareti hiç kimsenin aklına gelmez. Kapı, kapı içinde matruşka.

Geçmişte tokmaklarıyla bu gün zilleriyle, eşikleriyle, süsleriyle bizi yuvamıza ve sokağa bağlayan, maddi ve manevi bütün rahmet kapılarını bizlere hep açık tutan rabbimize şükürler ola.

İlkay Coşkun
Aşkın (e) Hali Dergisi - Sayı 54
Nisan-Mayıs-Haziran 2019 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder