Yüzüme Oyulan Havva
“Yüzüme Oyulan Havva” Şair Hatice Doğanay’ın, Kasım 2023 tarihinde, Metinlerarası Kitap etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu ikinci şiir kitabıdır. Eser, yetmiş sayfa hacmindedir. Üç bölüm ve yirmi yedi şiirden oluşmaktadır. Kitap bölümleri şu şekildedir. “Tanrının Altın Oranı”, “Yaralı Hücre” ve “Asal Olan Tanrıdır” Bu başlıklarla mülhem, bölümler ve şiirler arasında bir bütünlük olduğunu görüyoruz. Bir araya getirilen şiirlerden ziyade, sanki -haydi şiir kitabı yazayım, ismi ve teması da şu olsun- türünden bir planla yola çıkılmış izlenimi verilmektedir.
Şiirler ve ilk bölüm hakkında bir fikir vermekte olan güzel bir sözle şiirler başlıyor. Bu söz; “Toplanır toplanır da/ Hep kendine eksilir insan” şeklindedir. Bölüm ismi ve şiir içerikleri ile bağdaşan güzel sözler. Anlamsal ve içerik bütünlüğü böylelikle sağlandığı görülüyor. İkinci ve üçüncü bölümde de bölüm başlarındaki girizgâh sözleri de şu şekildedir. İkinci bölüm giriş sözü; “iki yaralı hücrenin çarpışmasıdır kader/ taşıyanlara selam olsun” son bölüm girizgâh sözü de şu şekildedir; “bir bütüne ait sanarken/ bölündükçe çoğalır ayrışır insan” şeklindedir.
“Altın Oranı” ilk bölümünde yer alan sekiz şiire verilen sayfa numaraları, altın oranı dizini şeklinde sıralanmıştır. “Altın Oranı” nedir? Bir bakacak olursak; “Bir sayı dizisinin elemanı, iki öncesi sayının toplamına eşittir. Bir ile başlayan dizin, (1,1,2,3,5,8,13,21…) şeklinde devam etmektedir. Yani, “1+1=2”, “1+2=3”, “2+3=5” böyle devam eden bir dizin. Gerek 'altın oran'ı şiir numaralandırması gerekse de şiir içeriğinde geçen “tanrı” ifadesi arasında anlamsal ve kavramsal anlamda bir bütünlük olduğunu söyleyebiliriz. Bu konunun açılımını birçok boyutuyla yapar şair. “Altın oranı’nı bir örnekle, açılan ayçiçeğinde görülür. “...Altın orana açılan ayçiçeğinin gerçeği...” (s. 16) Başka bir şiirde bir başka açılımı şu şekildedir; “Ayçiçeğiyle buluştuğum dizilimde hizaya çekiliyorum/ neden sona vardıkça sonsuzluğa açılıyor yapraklarım” (s. 25) Başka bir sayısal, simge ifade ise şiirlerin son bölümündedir. Burada şiirlerin numaralandırılması asal sayılar şeklindedir. Yani "2-3-5-7-11-13-17-19-23-29-31-37-41" şeklinde. Üçüncü bölüm başlığı olan “Asal Olan Tanrıdır” başlığı ve şiirlerin içeriğiyle de alakalı bir bağ kurulmuş böylelikle.
“Yüzüme Oyulan Havva” kitabının çizilen krokisinden sonra kitap içeriğine değinecek olursak; Şiirlerde Tanrı ve destekleyici bileşenlerin çokça yer aldığını görmekteyiz. Şiirlerin teşmil gücünün ve muhteviyatının başat bir öğesi olarak “tanrı” ifadesinin olduğunu söyleyebiliriz. Tanrı isminin, kullanım şekillerine bir bakacak olursak; “biçim veren tanrı, tanrısal atılım, susan bir tanrı, tanrısal cömertlik, ıslık çalan tanrı, bilişimin tanrıdan kaçırdığı, tanrısal denge, ırmakların tanrı babası, tanrıyla çalışmak, tanrı ne kadar centilmen, tanrının bakan gözleri, tanrı adına yasa, betondan tanrılar” şeklinde birçok ifadeyi burada sıralayabilirim. Tanrı ile beraber, ilah, cami, kilise, havra, meryem, isa, âdem, havva, tapınak, yunus, molla kasım, azrail” gibi isimlerin de ek olarak kullanıldığını görmekteyiz. Tanrı isminin geçtiği şiir mısralarının bazılarını buraya taşıyacak olursam; “...âdem’siz bir oğul veremediğinden tanrıya...” (s. 14), “...tanrı, elma kokuları arasında/ havva’yı âdem’i yenmesi için yarattı...” (s. 25) Aynı şiirin devamında, “...birer taş parçası değil miyiz tanrının...” (s. 25), “...dünya dolusu bunca insan tanrınındır...” (s. 36), “...muhatapsız kalıp basınca tanrılar tetiğe” (s. 40) Aynı şiirin devamında, “bu dünya denen mavi cehennemde/ ya da kızıl cennette/ tanrının kelimeleri yoktu/ bütün bu dediklerimiz” (s. 40), “duvarlarda tufanı bekleyen tanrının bakışları” (s. 51) Son olarak da “ne garip tanrıyı tanrı olmaya zorluyorum bıkmadan” (s. 51) Şeklindedir.
Şiirlerde insan duyarlılığının yanında yer yer kadın duyarlılığı ve bakış açısını da görmekteyiz. “İnsanca bir dürtüyle sıvazlıyorum topuğumdaki aşili” (s. 23) Başka bir yerde; İran polisi tarafında öldürüldüğü söylenen Mahsa’nın ismi de geçmektedir. “…ölmekte bir şarkıymış meğer/ mahsa, topraklarında yetişen çığlıkları sularken/ ve her şarkı iktidarı süpürüyordu etinden…” (s. 49) Yine aynı şiirde, “mahsa, saçını bayrak yapıp göndere çekerken...” demektedir.
Şiirler, insanın tanrıya bakışı ile hayatı sorgulayan, düzenin ters istikametinde kulaç atan ve hermenötik ufku besleyen cihetlerle kendisini hissettiriyor. Başka bir ifadeyle, daha çok sorgulamalar, eleştiriler, düzene, sisteme karşı duruşlar ve muhaliflik barındırıyor diyebiliriz. “Yaşamak” saydığımız koca bir ömür ellerimizde ölür” (s. 35) Özellikle son bölüm şiirlerinde, "bize bir iktidar borçlusun" nakaratında kendisini daha çok gösteriyor. Kemal Özer'in "Şair bir bilinç işçisidir" sözünün altını dolduran bir erkle yol alınıyor. İçe ağan bir anlatımla, aklın bakış açısının patikalarından çıkıp gelen bir tavırla... Bütün bu itirazların iktidara, sisteme ve eril duruşa karşı yapıldığını söyleyebiliriz. Bu nakarat mısrasıyla şair, müteaddit şiirleri birbirine bağlandığını görmekteyiz. Şiirlerde "sarkastik, skolâstik, refüze, tamga" gibi farklı kelimelerinde kullanıldığını görmekteyiz.
Çok kolay okur istemez şair. Anlatımın özellikle yer yer kapalı olduğu yerlerde bu durum daha çok görülüyor. Hatta bazı şiirlerde ki anlatımın müphemliği, şiirleri iki defa okumama sebep oldu. Ayrıca, imge ve duygu yoğunluğu kendisini çokça hissettirmektedir. Derinlikli ve içe doğru yolculukta böylesine bir yol alış... Son tahlilde yineleyecek olursam, sistemin, düzenin, sıradan hayatın karşısında aksülamel bir duruş, ayrıksılık sergileniyor diyebiliriz. Bir cehd ile koşan, imge askerliğinde yol alınıyor. Derinliğin yanında birazda şövalye ruhlu bir anlatım seslenişi var gibi. Daha genel bir anlamda avangart ve devrimci yaklaşımlar sergileniyor desek de yanlış olmaz. Sorular sorarak bu itiraz alanlarını daha da genişletiyor. “…ağlama duvarından başka bir şey sunmayan evrene/ dökülen bunca gözyaşı kimin!” (s. 43) İyi okumalar.
İlkay Coşkun
29.02.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder