26 Ağustos 2023 Cumartesi

Deprem Şiiri

Deprem Şiiri

çok mevsim geçecek, ne çok da ayaz
acılar susayınca yarasın/ı dağlayacak
dünya kalburundan ölümler beğenip
hangi soğuk, hangi şehirde kaynayacak
görelim dertlerimiz nasıl ağlayacak
koca yüreklere takat dolacak diyoruz

göğsümüzde Süphan, Toros, Amanos
Binboğa, Nur, Tahtalı olup ağlayacak
acıyacak yanlarımız. ama yine de usul
ağlamak diyoruz buna uzak olmayan
varlığın ana karası evlerimize yeniden
yeniden barışacağız hayat diyoruz

acı günler, dudaklarımız niyaz da
usul ağlayıp usulünce susacağız
kalp kırığı özünü taşıyacak yine
her yürekte ayrı bir yeryüzü toplayıp
dikecek başına ibretamiz gerçeğini
zaman bize daha da ecele diyoruz

gözümüze hangi kıymık batacak
avize sallanacak, dolap gıcırdayacak
ve türlü uğultu, duvar üzerimizde yük
imdat çığlıkları ses olup ağlatacak
sırata yakın kırılgan, suskun bir ölüm
ani, uçan bir kuş gibi olacak diyoruz

hanelerimiz tuz buz olmuşken ağır
başımızın üstünde daha da çok yük
taşıyacağız yetim bir yaranın yasıyla
tedbiren üşütecek açık yanlarımızı
aç sefil soğuk mevsimlerden sonrası
uyanacağız mebzul uykudan diyoruz

omzumuza yeni yeni binen ağrılarla
kazanma arzusu, yaşama telaşıyla
bilmem ki hangi korku, hangi şehirle
serimlenip acziyetin vücut bulduğu
tez elden hoyratlığın dümeninden inip
dersi alınmış göçük birikecek diyoruz

behey dünya sırtında nedir bu taşıdığın
dağ deniz yanıp sönecek mevsimlerin
elbet geçeceksin zamanın terkisinden
sıra sana da gelecek. teskin edilecek
yaşamak dediğimiz ipin ucunda asıl
bu yük ağır gelip dikilecek diyoruz

İlkay Coşkun
06.02.2023 / 04.17

Kültür Çağlayanı Dergisi
Temmuz Ağustos 2023, sayı 81
-------------------------------------------------

Şiir ve Şaire Yol

İyi, sahih şiire, kalıcı şiire gidişin, buluşun yöntemleri ve yolları adım adım takip edilmelidir. Şiiri tanımlama ve anlama perspektifinde bir portre çizilmelidir. Şiirin duygusal, düşünsel ve kuramsal yönleri etraflıca ele alınmalı ama şiir düşsel alandan, okumaların etkisinden ve kurgudan ibaret olmadığının da bilinmesi gerekmektedir. Şiirin kuluçkası, sancısı, etikası ve estetikası da olmalıdır elbette. Genel anlamda sanatın, özel anlamda şiirin temel direğinin hayal ve ustalıktan geçtiğini de biliriz. Bu geniş çerçeveyi bölümlere ayırıp şiirde, edebiyatta yer edinmiş temel kuramlar ve kavramlar üzerinden açılımı yapılmalıdır. İmge, metafor ve bellek kavramları üzerinden derinlemesine bir yolculuğa gidiş olmalıdır. Tabi ki de bu kavramlar içselleştirilmelidir. İmgeye ve çağrışıma dönüşen haller resmedilmelidir. Şiirin daha çok çağrışım yüklü bir sanat olduğu, nitelikli bir okur ve nitelikli bir şair için malumdur. Şiir ayrıntılarla, farklı boyutlarıyla, alegori ve timsaller cihetleriyle de ele alınıp irdelenmelidir. Şiirde simge, imge ve anlam konularına da etraflıca kafa yormak gerekecektir.

Kırmadan, dökmeden yapılan yapıcı eleştiriler daha çok şiire bakışın ve olması gerektiğinin serimlenmesi üzerine olmalıdır. Yapılan eleştirilerde, eserlerin daralarının düşüleceğine, şairin iyi, güzel ve olgun eserlere yönelmesi teşvik edilip bu şekilde yol alınmasına vesile olunmalıdır. Yazar için, eleştirinin ve eleştirmenin durduğu yer ve işlevi çok önemlidir. Eleştirmeni bu bağlamda niyet okuyucu olarak nitelendirebiliriz. Eleştirinin, bir başka ifadeyle bizim kültürümüzde karşılığı olan tenkidin; en temelde doğru okumayı ve tespit için bir araç olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. En önemli tenkit ilkesinin, metnin anlaşılmasına, eserin anlaşılmadan tenkit edilemeyeceğine, öncelikli olarak şiiri anlamak gerektiğine ve kullanılan imgeyi anlamanın önemine bir yol gerekiyor... Şiirde imge konusunda tafsilatlı bakış açılarını ve düşüncelerini irdelemek elzem olacaktır. İmgenin kuruluşunun çoklu bir seyir izlediğini de görmek gerekiyor. Bütün bu alt tamamlayıcılar, şiirin etki gücünü yükseltici, şiirin estetik yönünü besleyici, mecazlı ve hatta aktarımlı dili kuvvetlendirici bir pekiştireç görevi üstlenecektir.

Şiire bakış açılarını, yetkin şairler üzerinden örnekleyecek olursak; Mesela Mallarme, şiir hakkında şöyle söylemiş. “Şiirin görevi nesneyi anlatmak değil, esinlemektir” Bir de kendi değerlerimiz üzerinden şiire bakışı örnekleyecek olursak; “Şuur devrinde şiir susar, şiir devrinde şuur seyirci kalır” Ziya Gökalp sözünde olduğu gibi yer ve zamana bir vurgu yapılır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, şiiri; “iç kale sanatı” olarak tanımlamasıyla da bu konu başka bir açıdan ele alınır. Şiirin öncelikle tahkiyeden kurtulması gerekiyor. Daha çok bizim şiirimizin, edebiyatımızın ve sanatımızın maruz kaldığı Frankofoni (batı taklitçiliği), dekadan (yozlaşma) üzerinde durulup yaşanılan ikilemler bir bir irdelenmelidir. Ayrıca şiire, sanata bakışta doğu-batı kıyaslamaları da olagelmektedir. –Kadim bilgelik- ve –hinterland- kavramları üzerinden de bu konu etraflıca ele alınabilir.

Şair; vicdan ve tavır sahibi olmalıdır. Mesela şair, “aferin delisi” olmamalıdır. Eskilerin, “zarf değil, mazrufa bakmak gerek” sözünün bir örneğini yaşamıyor değiliz. Daha öz anlamda, şairin sepetinin dolu olması önemlidir. Ama her şeye rağmen yine de şairden çok şiire bakış önceliklidir. Şiire, şaire yönelik bütün mülahazaların okur ciheti de vardır elbette. Okurun, metni içselleştirmesi ve metnin kalbine nüfus edebilmesi arzulanmalıdır en azından. Şiiri yazarken özen, şiirin şairini çağırması, alelusullükten kaçınmak, sahih şiire ulaşmak gibi onlarca olguyu havsalada tutmak gerekiyor. Bu olgular gelip geçen, değişen bakışlardan daha çok behemehâl sağlam temeller bağlamında ele alınmalıdır. Şiirde bilinmedik yolları denemek, yeni damarlar bulmak, münşerih şiirler yakalayabilmek gibi birçok boyutunu da beraberinde tasavvur etmek gerekecek. Şairlerinin etki alanlarını, var olması gereken daha etkili bir dünyaya taşıma gayretlerini görmek gerekiyor. Bu durum şiirin hem niteliğini artıracak hem de şairin iyelik ilişkisini kuvvetlendirecektir. 

Kurgusu, biçemi ve matematiği olan şiirler hep dikkatimi celp etmiştir. Yürekleri yıkayan, duygulara ritim veren, yürek sesini hareketlendiren içli şiirler… Diliyle, söylenişiyle, haliyle temayüz etmiş, pozitif içerikli güzel şiirler. Kullanılan dil ve içerik bağlamında ahlakî umdelerin göz ardı edilmediği edepli şiirler... Herkesin kendi vicdanı oranında hislendiği dünyamızda müstecab dua hükmünde olabilecek derin anlamları ihtiva eden şiirler… Hayatın aynasına okuyarak bakan şairin, hakikate yazarak bulmaya çalıştığı kalıcı şiirler... Hakikate muttali bir güzergâhta yazılan yürekli şiirler... 
 
Derdi olan, toplumsal içerikli şiirler yazan şairler gözlerini budaktan kekitmezler. Suya sabuna her dem dokunan şairlerin yazdığı devrimci şiirler… İnsan olma şuuruyla temerküz eden şiirler... Mazinin, tarihin değerleriyle beslenip geleceğe ışık tutan bir hüviyette ki şiirler... İlahi aşka ulaşma güzergâhında olan şiirler... Yalın bir anlatım da daha çok ta süsten ve laf kalabalığından uzak şiirler... Sesin, ahengin ve ritmin olduğu şiirler... Farklı bakış açılarıyla örülü ve farklı ironik bakışları da içerisinde barındırmış olanlar… Gerek tetkik gerekse de tenkid içeren şiirleri de bunlara dâhil edebiliriz.

Kalbimizi ferahlatan, yer yer hüzünlendiren… Hayata, aşka, felsefeye yönelmiş olan şiirler... Hayatın içinden süzülmüş duyguların şiire ulaşması, başka bir ifade ile yaşamdan süzülmüş geniş bir tecrübe ve tanıklıkla ele alınmış olan hayatın içinden şiirler… Şiirimizin neşvünema bulduğu daha güzel günlere hasretle…

İlkay Coşkun
Kültür Çağlayanı Dergisi
Eylül Ekim 2023, sayı 82





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder