Kırmızı
Çizgili Beyaz Gömlek
"Kırmızı
Çizgili Beyaz Gömlek" Yazar Şifanur Özçelik Şirin'in ilk romanı. Eylül
2023'te Kdy Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturulmuş. Eser, yüz yirmi
sayfa hacmindedir. Sayın Faruk Anbarcıoğlu'nun önsöz yazısında belirttiği gibi,
yürekleri yakıp dağlayan, acılar taşıyan, gerçek yaşanmış bir roman ve bir
hikâye okuyacağız.
Öncelikli olarak kitapta, Şehit Yusuf Sel'in doğumuyla başlayan hayat hikâyesiyle bir girizgâh yapılır. Devamında şehidin ağzından otuz beş mektuba yer verilir ve Yusuf'un şehadetiyle roman nihayetlendirilir. Yusuf’un biyografisine kısaca bakacak olursak; Şehidimizin anne ve babası Bursa merkezde yaşayan bir Yugoslavya göçmenidir. Baba, bıçak ustası bıçakçıdır. Yusuf, ilkokuldan sonra imkânsızlıktan dolayı okuyamaz. Bir müddet babasının yanında çıraklık yapar sonrasında askere gidene kadar Uludağ Üniversitesine temizlik görevlisi olarak sigortalı işine devam eder.
Roman hakkında da özet
bir çerçeve çizmek istiyorum izninizle. 1975 doğumlu Yusuf Sel'in, 75/2 tertip
yani 1995 yılı mayıs ayında, yirmi yaşında askere gitmesi ve on sekiz ay
askerliğin de terhisine yakın bir cuma gecesi dağda, siperde şahadetiyle
nihayetlenmektedir. Özellikle şehidimizin annesi Kadriye teyze, şehidimizin
kardeşleri, (büyükten küçüğe yaş sırasına göre) Erol, Yasemin ve Fatih'ten
alınan bilgiler ve şehidimizin askerlik sırasında yazmış olduğu mektuplardan
faydalanılmıştır. Roman bu çerçevede ele alınıp işlenmiştir. Roman yazılırken
farklı bir teknik kullanılmış. Yazar, romanı mektuplar şeklinde ve şehit Yusuf Sel'in
ağzından yazdığı otuz beş mektup üzerinden ana omurganın oluşturulduğunu
söyleyebiliriz. Romanda ismi geçen kişiler vatanını ve milletini seven kanaat
timsali kişiliklerdir. “Memnuniyetsizler medeniyet inşa edemez” diyen İbni
Haldun’un medeniyet ve kimlik anlayışının tam da içini dolduran bir kadim,
bilgelik ve adanmışlığını taşıyan bir ruh hali örneklerindendir.
Bu roman öncesinde,
altmış dört şehidimizin hayat hikâyesi, elli üç yazar tarafından, Harun
Yıldırım koordinatörlüğünde hazırlanmıştır. İki ciltlik eser "1 Şehit 1
Öykü 1 Şiir" kitabında Şifanur Özçelik Şirin’in yazdığı “Kendi Öyküsünü
Yazan Şehit" isimli Şehit Yusuf Sel hikâyesinin genişletilmiş halini bu
romanda görmekteyiz. Roman ismi "Kırmızı Çizgili Beyaz Gömlek"
ifadesinin nereden geldiğine bakacak olursak; Şehidimizin tek kız kardeşi olan
Yasemin, dikiş kursuna gitmektedir. Yusuf, askerde müsait olduğu muayyen
zamanlarda yazdığı mektuplarında sık sık bu çeşit bir gömlek dikmesini
istemektedir kardeşinden. İşte “Kırmızı Çizgili Beyaz Gömlek”
isimi buradan gelmektedir. Bu dünya da giyinmesi nasip olmadı belki ama baki
âlemde bu gömleği giyiniyor olmalı.
Bu romanı okurken
hafızamın sisinde iki güzellik belirdi. Birincisi çok bilinen bir ayet;
"Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Bilâkis onlar diridirler,
fakat siz bilemezsiniz."(Bakara Suresi 154. Ayet) Diğeri ise şair Nebi
Hazri Babaoğlu'nun "Naçar Gider" isimli şiirinin mısralarıdır. Şair
Nebi 1924-2007 yılları arasında yaşamış Azerbaycanlı bir şairdir. Şiiri şu
şekildedir; "Kim sevmese öz yurdunu/ bu dünyadan naçar gider/ ne elde bir
nişan koyar/ ne kalbe nur saçar gider// Yağmur yağar bağlar üste/ şamamalar ¹
dağlar üste/ duman gelir dağlar üste/ yelkenini açar gider// Gezdim göller
çaylar üste/ gül bağladım deste deste/ Şair Nebi son nefeste/ bu dağları uçar
gider” bu şiir sözlerinden de anlaşıldığı gibi vatan sevgisini ne güzel
anlatmış şair. Romandan da anlaşıldığına göre şehit Yusuf Sel’in vatan sevgisi
de böyledir. Her romanı, her hikâyeyi değerli kılan malzeme daha çok iyi güzel
insanlar değil midir? Fıtratıasliyeden gelen asaletli bir güzelliktir bu duygu.
Roman, kahramanımızın
doğup büyüdüğü, iki defa askerden izne geldiği Bursa'da ve acemi birliği olarak
Kayseri, usta birliği olan Erzurum, Bingöl Genç ve Şırnak üçgeninde
geçmektedir. 1995,1996'lı yıllar ki terör olaylarının çok yaygınlaştığı hatta
Kardak krizinin yaşandığı zamanlardır. Başka bir boyutta ise daha çok
samimiyetin olduğu, insanın insana yettiği doksanlı yıllardan bahsediyoruz.
Yusuf'un yanında, aynı mevzide üç silah arkadaşının şahadet şerbetini içtiği
zor yıllardan bahsediyoruz. Uyku tulumları ile dağlarda, kar altında yatıldığı
terör yılları. Yusuf'un sırtında elli kilo yük ile dağ taş demeden intikal
yaptığı meşakkatli yıllardan bahsediyoruz.
Mektuplarda en fazla
dikkatimi çeken şeylerden birisi de şehidimizin mektuplarında mebzul miktarda
selam göndermesidir. Aynı şekilde tanıdıklarının ve ailesinin kendisine bolca
mektup yazmalarını istemesidir. Mektuplarında selam gönderdiği çekirdek
ailesinden başka kimler yok ki. "Anneanne, babaanne, Cafer dayı, amcalar,
yengeler, Hasan, Emin, Ersin, Adem, Emel, Necla, Neslihan, Aziz Enişte,
teyzesi, Ziya enişte, Emre, Arif abi, kiracılar Gökhan, Samet, hastaneden
arkadaşları Bayram, Adil, Mustafa, İlyas, Kadir, Mehmet Emin, Ferhat,
apartmanın dördüncü katındaki Fatma abla, mahalleden arkadaşı Ayhan, karşı
komşu oğlu arkadaşı Ender, Salih amcanın kiracısı Ersin" ve isimlerini
sayamadığım birçok tanıdığına bu şekilde selamlarını hep gönderir Yusuf.
En dikkat çeken
hadiselerden bir başkasını anne Kadriye teyze şu şekilde anlatır. Geleneğe göre
yapılan, askere giderken Yusuf'un son yemeğinde yarısını ısırdığı son lokmasını
dolabın üzerine bırakması hadisesidir. Yusuf'un şehadet şerbetini içmeye yakın
hiçbir sebep yokken bu lokmanın dolabın üzerinden düşmesi olayı dikkat
çekicidir. Yusuf, asker arkadaşlarından da bahseder mektuplarında. Recai,
Mehmet, Turgut gibi birçok asker arkadaşı mevcuttur. Yusuf'un bayramı askerde
geçirdiği zamanlarda arkadaşlarıyla karşılıklı birbirlerinin ellerinden
öpmeleri gibi daha birçok küçük enstantaneler de paylaşılır. Bu zamanlarda
Yusuf, samsa, ² pırpeç ³ gibi geleneklerinde olan yemekleri özlediğinden de
bahseder. Hatta Bursa Olay ve Hâkimiyet gazetelerinin kendisine gönderilmesini
dahi mektuplarında talep eder.
Peki, şehidimizden
geriye neler kaldı bir bakalım. Şehitlik makamı ve büyük onuru. Yazmış olduğu
mektuplar, fotoğraflar, bir not defteri, son yemeğini yediği kaşığı, minik bir
el radyosu şeklindedir. Yusuf'un şehit olmasından sonra Bursa'da bir parka
Şehit Yusuf Sel ismi verilir. Şehit olduğu mevzie yine aynı şekilde ismi
verilir. Ayrıca yaşadığı Mahallesi'ndeki caddeye ismi verilir. Adına bir çeşme
yaptırılır. Ve böylece şehidimizin ismi yaşatılmaya çalışılır. Yusuf Sel’in
şehadeti, kanamalı bir sessizlik ve koyu bir hüzün yaşatsa da çevresine ve
milletimize büyük bir onur kazandırmıştır. Başka bir ifadeyle bu yaşananlar,
şehitlik mertebesinin ulviliğinin yanında yüreklerde kayıp bir dünya hüznü de
bırakmıştır. Her hayat bir roman değil mi bunun gibi. Bu romanda gönül zengini
olup şehitlik mertebesine ulaşan Yusuf'un romanını okuduk. Şehitlik
mertebesiyle şereflenen Yusuf Sel’in geri dönüşü olmayan bir seferidir bu.
Ruhun şad makamın âli olsun güzel insan.
Dipnot:
¹
şamama: güzel kokulu kavun anlamına gelmektedir.
²
Samsa, yufka ve yoğurtla yapılan, ilk bakışta kolay gelen ve mantı yerine
geçebilecek olan samsa, fırınlanarak hazırlanmaktadır. Servis edilirken misler
gibi yufka kokan samsa bir Arnavut yemeğidir.
³
Arnavut Böreğine, Pırpeç denmektedir.
02.11.2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder