9 Mayıs 2025 Cuma

Kime Niyet Kime Kısmet

KİME NİYET KİME KISMET

Kime niyet kime kısmet desem de neye niyet neye kısmet desem de sonuç benim için büyük bir mutluluk…

Geçen hafta kitap fuarı ve sılayı Rahim vesilesiyle Yalvaç’a gitmiştim. Güller diyarı diye bilinen, Selçuklu esintileri taşıyan memleketim beni çağırmıştı. Çocukluğum gençliğim çağırmıştı. Sevinçle kabul ettim daveti ve bir haftamı orada geçirdim.

İstanbul Yalvaç güzergâhı benim için Eskişehir üzerinden daha sıcak geliyor. Kırk yılı aşkın o yolu takip ediyorum. Bu tercih, bu gidişimde farklı vesilelerle yeni seçimlere yöneltti. Önce Eskişehir’de konaklama düşünceme sahip çıktım. Bir gün önceden gidersem, yola erken çıkarsam Mehmet Ali Kalkan Beyefendi mihmandarlığında şehri dolaşır, Yunus Emre’yi, Tapduk Emre makamını ziyaret edebilirdim. Köye gider, dağları dolaşırdım. Gök Arardım Tuğlara… Ufuklar Ardı Bizim diyerek, Köyümden Gönlümden geçenleri hayatıma katardım. Epeyce heyecanlandım. Çok güzel bir duygunun sarmalındaydım.

M. Ali Kalkan Üstadı aradığımda hevesim ertelendi. Önceden planlanmış bir programla Ankara’ya gitmeliydi. Dönüşte de ziyaretlerini bilmem kaçıncı kere katmerlemeliydi. Hemi de bensuz…

Öyle de oldu.
O güzelim programı da bir güzel yazdı.

Ben de azmimi zerrece yitirmeden küçük bir değişikliğe gittim. Eskişehir’e varmadan Bilecik vardı önce. Oraya uğrardım. Kardelenleri selamlardım, Papatyaları bulurdum. Şeyh Edebali Hazretlerini ziyaret ederdim. İlkaylara takılır, coşkun ırmaklarla bir olurdum. Aykutalp’e uğrar, İlkay Coşkun’la edebi tahlillere yelken açardık. Bu kapıyı tıklattım bu defa. Ardına kadar açıldı gönül kapıları. Düşündüklerim bir bir serildi önüme.

Aykutalp Balkan’ın Papatya Kafe/ofisinde buluştuk. Kahvaltılı çay keyfi bir saati aşkın sürerken, muhabbet dergiler üzerinden açıldı ummanlara. Sonrasında Şeyh Edebali Külliyesinin yolunu tuttuk. Külliye desem de doğru, Açık Hava Tarih Müzesi desem de doğru olur. Bilecik’te Orhan Gazi Camiinin üst tarafındaki tepelik bir alanda bulunan türbenin çevresi doğal haliyle bir tarih müzesini andırıyor.

Önce Osmanlı Sultanları Sergisi diyebileceğimiz açık havada bir salon görünümündeki galeride tarih yolculuğu yaptık. Cami çevresindeki ziyaretlerimizin ardından tepeye vasıl olup Edebali Pîr’in türbesine eriştik. Türbede Şeyh’le birlikte neslinden altı büyük ve dört küçük sanduka bulunuyor. Türbe kenarında bulunan iki oda, dergâh/zaviyenin yerini de gösteriyor. İlkay Coşkun’la dualarda bulunduğumuz bu ziyaretin ardından cümle vadiye nazır bir tepeden çevreyi incelerken, ecdadın mekân seçme tercih ve mahareti üzerinde güzel bir alışverişte bulunduk. “Ey Oğul!” diye başlayan nasihatlerini ve Tarık Buğra merhumu da anarak ziyaretimizi tamamladık.

Kime niyet kime kısmet yaklaşımımdan, ziyadesiyle memnuniyetini ifade eden İlkay Coşkun’a en kalbi teşekkürlerimi takdim ediyorum. Bu tercihten ben de son derece memnunum. Eskişehir yerinden kaçmıyor ya! Mehmet Ali Bey’in gönlü, kapısı her zaman açık zaten... Hatta münasip görürlerse 24 Mayısta İstanbul’a geldiklerinde planlayıp başta Şerif abi ve öteki yârânla bir Eskişehir gezisi düzenlesek, tarihini netleştirsek ne güzel olur değil mi?

Bu arada Müjdat Uluçam Bey’in de kulağını çınlatalım. “Seyahat yazıları da yazmalıyız” diyordu. Seyahat Sılayı Rahim’in anahtarı… Rabbim güzellikle nasip etsin.

Mahmut TOPBAŞLI
09.05.2025

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder