İki Elin Sesi
Birlik
Birlikten - beraberlikten rahmet ve bereket doğar. Eksile eksile küçülmeye yüz tutan insanın büyümesine, gelişmesine lokomotif etkisi yapan en önemli değerlerden birisidir birlik. Birliktelik, bütün saikleriyle beraber parça parça yerine konulup tamama ulaşılacaktır. Karmaşaya curcunaya mahal vermeme boyutunda ve irileşme arzusunca, birlikten dirlik doğacaktır. İrilik, yaraları sağaltıp felaha kapı açacaktır. Hani hep doğulu kardeşlerimizin, birlik beraberlik içerisinde, birbirlerine tutunarak, evlerini ayırmayarak büyüdüklerini, zenginleştiklerini örneklendiririz ya. Biz de en ufak özgürlüklerimize taviz göstermeden gıpta ile bakarız bütün bunlara. Atalarımızın dediği gibi birliğin bulunduğu yere dirlikte gelecektir. Hayata bütünlük ve pastel renkler bırakmak böyle birlikteliklerle mümkün olacaktır. Elbette beklenen gün gelecek ve çekilen çile de kutsal olacaktır.
Haklılık
Günümüzde en fazla büyüttüğümüz anlayışlardan birisi de “Kötünün İyisi” anlayışı olsa gerek. “İyinin Daha İyisi”ni oluşturmak, idame ettirmek, yaşatmak varken… Bilmezler ki gerçek manada güçlü olmak için haklı olmakta gerekiyor. Haklılığı göz ardı ederek, güçlünün yanında konumlanmak ne güçlülüktür ne de adamlık. Olsa olsa yağmur nereden yağıyorsa tarlayı oraya taşımak gibi bir şeydir. Hep bir sarmal hep bir dilemmadır. Kötü bir menfaatperestliktir de. Matah ve motto yaklaşımların ayyuka çıktığı günümüz keşmekeşliğinde sadece maslahatgüzarlık yapmakla olunamayacağını da bilmemiz gerekiyor. Bunlarla ilgili can alıcı örneklerim var ama yazı yön değiştirmesin diye geçiyorum. Velhasıl belki de topluma yön verecek; hikmet ve murabıt ehli insanların yokluğundan veya azlığından yaşanıyor bütün bunlar olmalı kim bilir.
Özgürlük
Son asrımızda pompalanan, kendi özgürlüğünün esiri olma hastalığı bütün yıkıcılığını kuşanmış durumda. Gerek aidiyet duygusu gerekse de millet periferisindeki birliktelik duygusu örselendikçe örselenmekte. Düzensiz bir göçmen gibi dört bir tarafa savrulmuşken kendi özgürlüğümüze toz kondurmayıp dövüşkenliğimize devam ediyoruz. Bahsettiğim, arzu edilen herkesliği her daim taşıma arzusu değildir elbet. Tekliğin, yalnızlığın yeri de kıvamı da müstesnadır. Çok olumsuz bir portre çizmek istemem ama bu konuda yardım çığlıklarımız çatlayavarmış ve evlerimizi şivan sarmış durumda.
Kendi başımızın çaresine bakmayı öğrendiğimizde hayata başlamışız demektir. Hele durup bir dinlemeli zamanı, hayatı ve gidişatı... Dünyanın hastalıklarını dille buluşturup karşılaştığımız ilk kuyuya anlatmak gibi hayatın içinden olmalı. Kafka'nın dediği gibi, içimizde hayata el sallayan hep bir çocuk olma arzuluğunda olmalıyız. Her ne kadar arzu, menzile ulaşmak olsa da varmanın yanında yolda olmanın da kıymeti harbiyesini görmeliyiz. Her yeni zamanın tamircisi de bir taraftan iş başında olacaktır. İnsanın kalbiyle dilinin aynı konuştuğu zamanlarla beraber, iki elin sesi de duyulmaya başlayacaktır.
İlkay Coşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Sayı 143, Ekim 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder