Baretin Gölgesinde
…
alnında parıldayan ışık, geleceğini topladı derin kuyulardan
en yüksek tenörde gösterdi kendini, baret gölgeli aydın yüzünü
yürek atın zıpır zıpır, sarmalayan dekapaj katman ve kalın
onlarca bomba da patlasa bana mısın demedi sessiz çığlığın
nasırlaşmış soğuk elin, ekmeği tuttu milyon yılların sıcaklığıyla
göze düşen ürpertiyi çağırdı, çizik çizik gözkapaklarına dalıp
ilk kucaklaşmada sakladın kendini, güneşi özler gibiydi gözlerin
korkuyu, galeri çıkışında bırakıp gülümserdin ölmedik diye
uykuya hasreti beleyen anne sezgisiyle, hayırla dolar karanlığın
baba dokunuşu sıcaklığında sakladın efsunlanan yüreğini
ekmeği taştan çıkaran emeğin, en manalı kadrinde gizli
sobada çınlayan çıngı, özgür artık; ardın sıra elveda diyerek
karnı acıyan dağların, kamburunu atar sırtından bir bir
en çok da sana güvenir sevdalın, kara gözlerin gülümsesin
her santim karotta umudu besledin, dört mevsim yamacında
kazma kürek nefesini tükettin, en güzel sevinçlerinle yoğrulup
kamaşan gözlerin, gün doğurur öğlenin ortasında yeni bir güne
şarabı yudumlamış gibi sendeletir, kavlak oluşturur an/sızın
sözün bittiği yerde dağların delik deşik, arenada kızgın boğa misali
nedense hep ağıtlarla dikilir madenci heykeli kırmızı pelerin ardında
kalbine işlenen mızrak, hüzünlerini maziye salar en katı haliyle
granite yazılan ismin, ölüm gibi dudağa ve yüreğe taşır seni
demem o ki; kırık ellerin siyah yüzünü yıkar, senden nice sonra
sokaktaki yürüyen hayalini, yalnızlığına üleştirir gerisin geri
madeni bronz bedenin, sessiz çığlığın ve insanlığa büyük hizmetin
yorgun düşen bin yılların eskimişliğinde saklı, kömür karası alın terin…
…..
İlkay Coşkun
20.08.2011
Bana Şiirden Ellerini Uzat
Şubat 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder