14 Şubat 2012 Salı

Baretin Gölgesinde

                    
Baretin Gölgesinde
alnında parıldayan ışık, geleceğini topladı derin kuyulardan
en yüksek tenörde gösterdi kendini, baret gölgeli aydın yüzünü

yürek atın zıpır zıpır, sarmalayan dekapaj katman ve kalın
onlarca bomba da patlasa bana mısın demedi  sessiz çığlığın

nasırlaşmış soğuk elin, ekmeği tuttu milyon yılların sıcaklığıyla
göze düşen ürpertiyi çağırdı, çizik çizik gözkapaklarına dalıp

ilk kucaklaşmada sakladın kendini, güneşi özler gibiydi gözlerin
korkuyu, galeri çıkışında bırakıp gülümserdin ölmedik diye

uykuya hasreti beleyen anne sezgisiyle, hayırla dolar karanlığın
baba dokunuşu sıcaklığında sakladın efsunlanan yüreğini

ekmeği taştan çıkaran emeğin, en manalı kadrinde gizli
sobada çınlayan çıngı, özgür artık; ardın sıra elveda diyerek

karnı acıyan dağların, kamburunu atar sırtından bir bir
en çok da sana güvenir sevdalın, kara gözlerin gülümsesin

her santim karotta umudu besledin, dört mevsim yamacında
kazma kürek nefesini tükettin, en güzel sevinçlerinle yoğrulup

kamaşan gözlerin, gün doğurur öğlenin ortasında yeni bir güne
şarabı yudumlamış gibi sendeletir, kavlak oluşturur an/sızın

sözün bittiği yerde dağların delik deşik, arenada kızgın boğa misali
nedense hep ağıtlarla dikilir madenci heykeli kırmızı pelerin ardında

kalbine işlenen mızrak, hüzünlerini maziye salar en katı haliyle
granite yazılan ismin, ölüm gibi dudağa ve yüreğe taşır seni

demem o ki; kırık ellerin siyah yüzünü yıkar, senden nice sonra
sokaktaki yürüyen hayalini, yalnızlığına üleştirir gerisin geri

madeni bronz bedenin, sessiz çığlığın ve insanlığa büyük hizmetin
yorgun düşen bin yılların eskimişliğinde saklı, kömür karası alın terin…
…..
İlkay Coşkun
20.08.2011
  Bana Şiirden Ellerini Uzat
  Şubat 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder