Süt Beyaz Aşk / Şair Sibel Kılıç
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli/ her gün biraz daha
süzülmekteyim/ her gece, içimde mermer döşeli/ bir soğuk yatakta büzülmekteyim
(N.F.Kısakürek)
İnsanlara sunulan ömür içerisinde değişik zamanlarda da olsa
birçok evrelerinde boşluklar yer alıyor. Bu boşluklarda çoğu yalnızlık hakim
iken kitaplar yerini alıyor. Bazen de yüreklerden dökülen kalemle hayat
buluyor. Bu kuytuda, sessizlikte, insan, sigaya çekim halinde acıyan, sızlayan
yanları daha çok dinliyor. Tolstoy’un ‘bir insan acı duyuyorsa canlıdır,
başkasının acısını duyuyorsa insandır’ sözündeki duyumsama çemberini büyülterek
başkalarının acılarını da hissediyor. İnsan dediğin başkalarının yerine
ağlamayı da utanmayı da acı duymayı da bilmelidir. İnsanın bunalımlı,
benmerkezci gettosunu yıkıp yeni dünyalara kulacını atıyor. Yeniden doğup
yenileniyor adeta. Burada şiirler, kitaplar can yoldaşı oluyor. Şiirler,
şairini ve okurunu dünyaya kapatıp kendine çekiyor. Ruhen özgürleştiriyor.
Yazan ve okuyan insan her ne kadar sussa da acısını, hüznünü, çığlığını,
intizarını ve aşkını sayfalarda yaşıyor. Şiirler bir taraftan tasada
sırdaşlığı, keyifte yoldaşlığı da yaşatıyor.
İnsan kaderini yaşıyor. Hayatın kazandırdığı tecrübe,
deneyim, acı ve aşk yanında hayatın acemiliğini de serçe telaşını da taşıyor.
Gurbeti her zaman uzaklarda, başka ülkelerde yaşamıyor. İnsan bazen gurbeti
kendi vatanında, sızısında ve yüreğinde de yaşıyor.
Sonuçta insan acıların, aşkların, mutlu ve mutsuzluklarıyla
bir bütündür. Nasıl ki her zincir ancak en güçsüz halkası kadar güçlü ise,
insanoğlu daha çok mücadelelerinin, zorlukların ve acıların pişirdiği köz
hükmündedir.
Nasıl ki susuzlar suyu, su susuzları arıyorsa şair de
şiirini, şiir de şairini her dem arayıp buluyor. Şair Sibel Kılıç’ın şiirlerini
bulması gibi. Kendi yalnızlığıyla
biriken şair Sibel Kılıç’ın şiirlerinde özlem var, hüzün var, acı var,
samimiyet ve yalnızlık var. En önemlisi içten yaşanan bir aşk var.
İyi okumalar.
İlkay Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder