17 Mart 2020 Salı

Mehmet Akif İnan Şiirlerinde Çocuk - İlkay Coşkun - Çare Dergisi

Mehmet Akif İnan Şiirlerinde Çocuk

Fikir ve aksiyon adamı Mehmet Akif İnan 6 Ocak 2000 tarihinde aramızdan ayrıldı. 1974’te yayımlanan Hicret ve 1991’de yayımlanan Tenha Sözler isimli iki şiir kitabı bulunmakta.Kişi için hatıra neyse millet içinde tarih odur’ anlayışıyla kökten, temelden ve çocukluktan gelip, geleceğe ve umuda yolculuğun portresini çizer şiirlerle. Çocukları birer figür olmaktan çıkarıp geleceğin büyüklerini bu günden aktör olarak görür. Şiirlerindeki çocuklar daha çok Anadolu’nun bağrında serpilmiş Müslüman çocuklarıdır. Özellikle bu kitaplarda kendi çocukluğuna ve çocuklara dair anlatımların yer aldığı imgelere yer vermek istiyorum.

Mehmet Akif İnan, divan şiiri ve halk şiiri geleneğinden beslenir. Genellikle beyit türü şiir biçemini kullanır. Şiirleri her ne kadar tadıyla, hüznüyle, umuduyla bireysellik taşısa da toplumsallığa açılan kapı her zaman açıktır. Tasavvuf, ölüm, hayal gücü, zaman, insanlar, şehirler, günlük yaşantı daha da çok özünde aşk olan şiirler. Çocukluğundan bu tarafa gelenekten kopmadan İslami ve Anadolu’nun kadim kültürünü yansıtır. Üstad Sezai Karakoç’un ‘Gelenek şairin mektebidir’ sözündeki gibi yerli, milli, bizden biridir. Kaknüs bitkisinin hayatiyetini devam ettirmesi misali, döngüyü hep kendi köklerimizde ve medeniyetimizde görür. Merhum Alaeddin Özdenören’e göre Mehmet Akif İnan ‘ülkü ile aşkı birbirinin içinde eritmiştir’ Mehmet Akif İnan’ın ‘Edebiyat ve Medeniyet Üzerine’ kitabında şiire, edebiyata ve medeniyete bakış açılarını birçok yazısıyla ele aldığını görmekteyiz.

Gerek kendi çocukluğunu gerekse de başka çocukları mısralarına konuk eden öyle çok şairimiz var ki. Bunu, Mehmet Akif İnan’ın gönüldaşları ve çağdaşları üzerinden birkaç örnekle serilmeyecek olursam; şiirlerinde çocuk ve genç temasını en çok işleyen şairlerimizin başında kuşkusuz Üstad Necip Fazıl gelir. ‘Çocuk’ isimli şiirinin ilk bölümü şöyledir. ‘Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk/ Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk/ Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret/ Karıncaya göz atsa ‘niçin, nasıl’ ve hayret’.  Zanaatta, sanatta ve hayatın genelinde yüksek ideallere sahip mihmandarlar arama, yeni tilmizler bulma çabaları boşuna değil. Müslümanların bahçelerini, verimli ve gürbüz tutma çabalarının örnekleri adeta.

Cahit Zarifoğlu ise ‘İşaret Çocukları’ şiirinde ‘Havuz sularına kapılan çocuklar’ benzetmesiyle çocukluğu ne güzel anlatır. Üstad Sezai Karakoç’un, büyükleri şehre, çocukları kiraz bahçelerine benzetmesi ayrı bir güzelliktir.
 
Bir çocuğun masalsı anne özlemini Arif Nihat Asya da ‘Masallarla’ şiirinin ilk bölümünde şöyle ele alır. ‘Benim de bir annem olsa / Annemin beşiğini seve seve sallardım/ Gülse, güller açılırdı içimde/ ve ağlasa inci inci ağlardım’

Her ne kadar nesiller değişse de aile, çocukluk ve ebeveynlik olgusu hep aynı ehemmiyetini sürdürüyor. Kaşgarlı Mahmud’un ‘Tay, at olunca at dinlenir. Çocuk adam olunca ata dinlenir’ sözünün nesiller boyu güncelliğini koruduğu bir gerçek.

Merhum Mehmet Akif İnan’la devam edecek olursak; şiirlerinde çocuk; imgelerle, benzetmelerle yer bulur. En bilineni Mescid-i Aksa şiirinin  ‘Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/ Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu /Varıp eşiğine alnımı koydum’ mısrası bunlardan biri ve en bilindik satırlarıdır.

Akif İnan, çocuğu ailenin içinde görür ve bunu mısralarına taşır. ‘Bir sırdır içinde evler anneler/ çocuklar başında bir yeşil çelenk’ (Akşam şiiri - Hicret kitabından) ‘Anamı sorarsan büyük doğudur/ Batı ki sırtımda paslı bıçaktır’ (Yiğitler şiiri - Hicret kitabından) Üstad Necip Fazıl’ın ‘Büyük Doğu’ felsefesine göndermede bulunur ve annelik olgusunun içini doldurur. Ayrıca batıyı, paslı bıçak olarak imler. Bunun gibi birçok mısrada aileye ve çocuğa ulvi değerler yükler.

Bazı mısraları, çocuğa seslenme şeklindedir. ‘Haberin var mı ey güzel çocuk/ İçimde devinen çağlayanlardan’ (Şafak şiiri - Tenha Sözler kitabından) ‘Gel yürü ey çocuk güvene, aşka/ Bulutlar donansın sözleşmemizden’ (Doğrul Bana şiiri - Tenha Sözler kitabından)

Şiirlerinde, öksüzlük ve yetimlik haline çokça yer verir. ‘Hicret’ kitabında yer alan ‘Olağanüstüler’ şiirinde Peygamberimizi anlatır. ‘Alınıp oyundan nurdan neşterle/ Ayıklar içini bir melek doktor/ Sütanne evine dolan bereket/ Seven bir çehreye gülücüğündür/ Anaya babaya yük olmamanın/ Anıtını diktin ey büyük yetim’

 Yetimlik ve öksüzlüğü işlediği diğer şiirleri şu şekildedir; ‘Ey dil ey kalbimin öksüz çocuğu/ azığın ağıt senin’ (Sarnıç şiiri - Hicret kitabından) ‘Bir yetim çocuktur günlerim gülüm/ Seslerim kırıktır yatağım zindan’ (Arzıhal şiiri - Tenha Sözler kitabından) ‘Şimdi yanında mı akşamlarımız/ Ve o derinden o çocuksu sesin/ Tanır mı kalbimin yetimliğini’ (Sular şiirinin son bölümü – Tenha Sözler kitabından.)

‘Toprağın Babası’ şiirinde, ‘Eylemin o önder çocuğu büyür/ Evrenin sebebi en soy ellerde’. Çocuk olan Hz. Ali’nin Peygamber Efendimizin yatağında yatması hadisesini yine aynı şiirde şöyle ele alır ‘Ve nur yatağında kılıçla bekler/ Sonsuza açılan hicret aşkına.’ Bu şiirin devamında Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e ‘iki güzel iki kumru iki er’ mısrasıyla göndermede bulunur.

Aksiyon ve dava adamı olmayı çocukluktan başlayan mücadelelerde görür şairimiz. Nasıl ki ağaç tohumla başlayıp filizle devam eden bir süreçse, insanın hayatında da çocukluk önemli bir dönemdir. Çocuk imgesi, çocukluğu yansıtan kelimelerle de hayat bulur. -Salıncak, emzirme, kundak- gibi kelimeler kullanır. ‘Aklımda sesinin salıncakları/ Uğuldar İstanbul kanatlarında’ (Geçitresmi şiiri - Tenha Sözler kitabından) ‘Oyaladım bütün umutlarımı/ Ruhumun bu hüzün salıncağında’ (Geçitresmi şiiri-Tenha Sözler kitabından) ‘Nasıl seyrederim sabahı sensiz/ Güneşin denizi emzirmesini’ (Burç şiiri-Tenha Sözler kitabından) ‘Her akşam bir hayal kundaklar beni/ Devreder rüyanın salıncağına’ (Akşamın Kılıçları-Tenha Sözler kitabından) ‘Zaman yürümesin gün dolanmasın/ Toprağı emzirsin kalbimin nabzı’ (Dağlara şiiri-Tenha Sözler kitabından)

Bunlardan başka, şiirlerinde çocuk imgesi şöyle yer alır;

‘Bir çocuk sevinci dolar içime/ gözlerin kalbimi elliyor gibi’ (Kaside şiiri - Hicret kitabından)

‘Şefkatten terlikten sergilenmeli/ bir çocuk yanağı ayaklarında’ (İstanbul şiiri - Hicret kitabından)

‘Buzul yangınlardan alıp kalbimi/ Bağladın alnının emziklerine’ (Bağlanma şiiri - Tenha Sözler kitabından)

‘Umut bir tohumsa kefen zarında/ Gün olur fışkırır bir orman olur’ (Zaman şiiri - Tenha Sözler kitabından)

İnsanoğlu umudu hep gelecekte tasavvur eder. Ayrıca umudu, geleceği şekillendirecek olan bu günün çocuklarında görür. Manevi değerlerine bağlı, yerli ve milli potada pişmiş kadim Anadolu çocuklarının portreleridir bunlar. Sızlayan, yaralı gönülleri sağaltacak çocuklardır bunlar. Nasıl ki susuzların suyu, suyun susuzları aradığı gibi umudu içinde yaşatarak kavruk çöllerine vahayı taşır adeta. Ömrünü insanları uyandırmaya vakfeden, hayatın amacını özümsemiş ve özümsetmeye çalışan, yedi güzel adamdan biri kabul ettiğimiz Mehmet Akif İnan’a Allahtan rahmet diliyorum.

İlkay Coşkun
Çare Edebiyat Dergisi
Sayı 6, Bahar 2020



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder