29 Şubat 2024 Perşembe

​Fedakarlığın kitaplaşmış hali: Kitap gözü

​Fedakarlığın kitaplaşmış hali: Kitap gözü
(Halit Yıldırım- Milat Gazetesi, 01.03.2024)

Eğitim ve kültür başlığı altında kimi dinlerseniz dinleyin, kimi okursanız okuyun mutlaka kuracağı cümleler içinde “okumuyoruz!” kelimesi geçecektir. Gerçekten okumuyor muyuz ya da az mı okuyoruz? Veya nitelikli mi okumuyoruz? Bu soruların cevapları da çok yazıldı, çizildi, söylendi…

İşin gerçeği çok karamsar olamamakla beraber az okuduğumuzu, okuyanlarımızın da pek de nitelikli okumalar yapmadığını söylersek sanırım yanlış bir şey söylememiş oluruz.

Bu gri tablonun yarı karamsar yansımalarının yanında okuyan da okuyor demek geliyor içimden. Mesela gazetemiz yazarlarından Nuray Alper başta olmak üzere Mehmet Nuri Yardım ve Talip Koktaş hocalarımız da hem çok okuyorlar hem de okuduklarını sütunlarına konu ederek okudukları kitaplar hakkında bizleri bilgilendiren yazılar kaleme alıyorlar.

Bu yazımızda okuduğu kitaplar hakkında yazılar yazan, yazarlarıyla çok ciddi söyleşiler gerçekleştiren İlkay Coşkun’un son kitabı hakkında değerlendirmelerde bulunacağız.

İlkay Coşkun hem çok okuyan hem de okudukları kitaplar hakkında yazılar yazan velut bir arkadaşımız. İlkay Coşkun, okuduğu yetmiş dört kitap hakkında yazdığı değerlendirme yazılarını bir kitapta topladı. Kitap Gözü adını verdiği bu kitap KDY yayınlarından çıktı. 374 sayfalık bu kitabın kapağı da ismiyle çok mütenasip bir durum arz etmiş.

“Kitap Gözü” yazarın 2021 ile 2023 yılları arasında yazdığı ve yekûnu iki yüzü bulan kitap tanıtım yazılarının arasından seçtiği yetmiş dört yazıdan müteşekkil. Zira yazar bazı yazıların bir kısmını çeşitli gerekçelerle elemiş olmakla birlikte kitapta bir yazarın bir kitabını tanıtmayı hedefleyince bu sayı ister istemez bu sayıya düşmüş.

Kitap Gözü’nde bulunan yazılar aslında bir tanıtım ve değerlendirme yazılarıdır. Yazar da kitabının ön sözünde yazılarının tenkit içermediğini özellikle belirtmiş. Coşkun bu konuda şu açıklamayı yapmış.

“Daha çok beğeni ölçülerimde olan kitaplar hakkında yazılar yazdım. Yazılarımda çok bir eleştiri olmamasının sebebi mucibi budur değebilirim. Bir okur keyif alarak okuduğu, beğendiği bir kitapta kusur arama zorlanmasına düşmemeli. Yazım dünyasında münekkitlik kıymetli saygı duyulması gereken, faydası dokunan bir alan elbette. Kendi yazdıklarımı bir münekkitlik yaklaşımında görmüyorum. Kitap değerlendirmesi, kitap tanıtımı gibi tanımlamalar daha doğru olacaktır.”

Yazar, kitabın oluşumuna konu olan kitapları ya İl Halk Kütüphanesinden edindiği, satın aldığı ve ona hediye olarak gönderilen kitapları okuma listesine dahil etmiş. daha sonra da bunlar içerisinden seçimler yaparak kitaplar hakkındaki değerlendirmelerini yazıya dökmüş.

Kitap Gözü’nü de kitapların türlerine göre bölümlere ayıran yazar, şiir kitapları hakkındaki değerlendirmelerini "Şiir Perisi", deneme kitapları hakkındaki değerlendirmelerini "Deneme Çekimi", öykü kitapları hakkındaki değerlendirmelerini "Öyküme Düşen", portre kitapları hakkındaki değerlendirmelerini "İnsan Yüzü" ve düşünce kitaplarını ise "Fikriyat" başlığı altında gruplandırmış. Bu da kitaba hem zenginlik katmış hem de bu gruplandırma kitabı daha derli ve toplu bir şekilde okurun istifadesine sunmuş.

Yazar bu seçimini bilinçli bir şekilde yaptığını da şu cümleleriyle açıklıyor.

“Çok farklı renklerde olan kitaplara yer vermeye çalıştım. Sadece tek istikamet yolundan ziyade farklı istikametleri de görmeye çalıştım. Kitapları anlamanın, şairini, yazarını anlamayla bitişik nizam görürüm. Böylelikle hem insanı hem de hayatı anlamaya yaklaştıran bir olgu olduğuna inanırım. Öz olarak, kitapları okurken daha çok yazılanları anlamaya çalıştım diyebilirim. Popüler olandan uzak ama edebi, piyasa kitaplarından değil ama sanatı, fikriyatı olan… Kafka'nın dediği gibi “iyi bir kitap, içimizdeki donmuş denize indirilmiş bir balta olacaktır.”

İlkay Bey’in yaptığı bu çalışma bence her türlü takdirin üzerindedir. Bunca kitabın okunması, üzerinde düşünülmesi ve bu düşüncelerin yazıya alınması zamanın çok değerli olduğu günümüz şartlarında tamamen bir fedakârlık örneğidir.

Coşkun’un kitapları değerlendirirken izlediği usül de ayrı bir inceleme konusu. Kendine has bir yol ve yordamla kitapların fiziki yönünden ziyade anlam dünyasını irdeleyen yazılarıyla hem kitabın yazarına beklediği geri dönüşü sunarken hem de kitabı okumayanlara da kitabı tanıtarak okumasını sağlayacak en önemli adımı atıyor hatta dahası okuru kitaba davet ediyor.

Bu durumu Yazar Sinan Ayhan da kitap için yazdığı takdim yazısında şu cümlelerle belirtmiş.

“Elinizdeki kitap, kitapları tanıtma keyfiyetinde kalmış bir kitap değil, belki bir zevkin mayalaşması için kendi esaslarını ortaya koyan, bir okuma zevki ortaya koyduğu gibi bir yazma zevki ortaya çıkaran ciddiyette bir kitap... Özde bir felsefesi, sistemi var yani. Yazar Şair İlkay Coşkun, bir tahlil ve ele aldığı kitabı çözümleme sistemi takdire şayan. Tıpkı bir koordinat sistemi veya felsefe sistemi keskinliği, adabı gibi... Genelden ve çevreden başlıyor meseleye; işin can evine, özüne özgün bir dil kurgusu ile varıyor. Tahliller ve yorumlar sonunda ele alınan kitabı hakkıyla tanıdığınız gibi onun ruhu hakkında da önemli bilgilere sahip oluyorsunuz...”

Fahri Tuna’nın da belirttiği gibi İlkay Coşkun, analitik bir gözle şiirlerin, öykülerin, romanların, denemelerin hatta portrelerin büyülü dünyasının labirentlerinde bizlere kılavuzluk ederken bence aynı zamanda tarihe not düşüren bir eser kazandırmış.

Yazımızı yazarımızın şu sözleriyle tamamlıyorum.

“Gün gelecek cehalet, kitaplarla ölecektir. Derinlikli, hissiyatı yüksek her eseri; cevherfüruşan olanlar göreceklerdir elbet. Kitabı donanımlaştırmak ama metalaştırmamak ve kapitalistleştirmemek esas olacaktır. Yazılanlarda sadece kitapları tanımaktan ziyade daha çok insanı (yazarı, şairi) anlamaya çalışılması temennisiyle…”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder