2 Nisan 2024 Salı

Ziyan Bülteni

"Ziyan Bülteni" Üzerine Okuma Notları:

"Ziyan Bülteni" Şair Sami Uluğ'un Ekim 2023' te okurlarıyla buluşturduğu ikinci şiir kitabıdır. Fabrik Kitap etiketiyle çıkan eserde yirmi şiir yer almakta ve seksen altı sayfa hacmindedir. Kitap kapağını ilk açış da "RUHSATSIZ" kelimesiyle karşılaşıyoruz. Herhalde bu ifade yayınevinin bir sloganı olsa gerek. Ruhsatı olmayan, kaçak, yasal olmayan gibi anlamlarıyla, karşı bir duruş sergileniyor olmalı. Şiirler, her ne kadar tam olarak tasniflenmemiş olarak gözükse de aralarda verilen Karacaoğlan'ın şiirinde yer alan üç kısa sözü, bölüm başları olarak düşünebiliriz. Bu sözlerde ki mana cihetiyle de şiirler gruplandırılmış olmalı.

Karacaoğlan'ın, bölüm başlarında olan şiir sözleri şu şekildedir. "Üç derdim var birbirinden seçilmez", "Haramî var diye korku verirler" ve "Güzel sever diye isnad ederler" şeklindedir. Karacaoğlan'ın "Üryan Geldim Gene Üryan Giderim" şiirinden alıntılanan sözler olduğu anlaşılıyor. Karacaoğlan’ın şiirinin tamamı şu şekildedir. "Üryan geldim gene üryan giderim/ Ölmemeğe elde fermanım mı var/ Azrail gelmiş de can talep eder/ Benim can vermeğe dermanım mı var// Dirilirler dirilirler gelirler/ Huzur-ı mahşerde divan dururlar/ Harami var diye korku verirler/ Benim ipek yüklü kervanım mı var// Er isen erliğin meydana getir/ Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir/ Bana derler gam yükünü sen götür/ Benim yük götürür dermanım mı var// Karac'oğlan der ki, ismim öğerler/ Ağı oldu yediğimiz şekerler/ Güzel sever diye isnad ederler/ Benim Hak'tan özge sevdiğim mi var"

Şiirlerde en dikkatimi çeken şeyin, ayrıntı addedilebilecek bazı şeylerin şiirlere taşındığını söyleyebilirim. Hayattaki bazı ayrıntıları görebilmek, gözlemleyebilmek, sezgisel bir muhakeme halini de beraberinde taşımaktadır. Şiirlerdeki nesnellik ve gözlem içerikleri, şairliğin olmazsa olmaz odak noktalarından birisi olduğunu söylesek yanlış olmaz. Gerek duyumsama gerekse de metin kuruculukta ayrıntılar önem arz etmektedir. Bu bağlamda her şair, ayrıntıları yakalayabilme ve görebilme kabiliyetinde olmalıdır sonuçta.

Şairin biçeminin, şiir sesinin daha iyi anlaşılabilmesi adına kitapta en çok beğendiğim "Şezlong" şiirinin bütününü buraya taşımak istiyorum izninizle. Bu şiiri şair, annesine yazmıştır. "Annem hiç deniz görmeden öldü, hiç// Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye'nin, hiç!/ Dağlar denize paralel, şezlonglar dik uzanıyor, hiç!/ Gemlik'te kardeşi var, İstanbul'da küçük oğlu, hiç!/ Erken rezervasyon, taksitle tatil, her şey dahil, hiç!/ Güneşte D vitamini, romatizmaya iyi gelir, hiç!/ Denizde tuzlu su, sahilde kumdan kaleler, hiç!/ Önüm arkam elli faktör, üstelik şemsiye var, hiç!/ Yıllık izin, annelik izni, mazeret, rapor, hiç!/ Çok çalıştık, bunu hak ettik, mevsim yaz, hiç!// Annem kışın huzuruna inanırdı yazları, hep!/ Çünkü kışın huzuru yazdan yaza gelirdi, hep!/ Yazdan mayalanmış hamur kışın ekşirdi, hep!/ Bizi şaşırtıp bir yaz günü öldü annem, hep!" (s. 49)

Akılda kalıcı ve dikkat çekici şiirlerden bir diğeri de haziran ayında ölen babaya yazılmış olan "Son Haziran" şiiridir. “İlk insan ölümüdür babam/ ilk mahcubiyetimiz, son haziran/…/ İlk cenaze namazıdır babam/ ilk mağlubiyetimiz, son haziran/.../ İlk mezar taşıdır babam/ ilk mahrumiyetimiz, son haziran" (s. 46) Aynı ""Şezlong" şiirinde olduğu gibi şiir iç sesi uyumuyla etkileyici, duygulu ve hüzünlü güzel bir şiir. Son olarak ta ironik bir yaklaşımla ele alınmış "Ş" şiiridir. Bu şiirde de sosyal medyada devamlı fotoğraf, sitori paylaşan bir bayan portresi çizilmektedir. "...Tüik'in enflasyon rakamlarını/ İşsizlik oranlarını, ev kiralarını/ On beş saniye unutturan/ gözlerinize hayranız bayan" Devamında, "…lütfen beni bağışlayın bayan, dinmiyor içimdeki fotoşop şüphesi…" (s. 59) şeklinde devam eden güzel, hoş bir şiir. Merak duygusunu daha fazla törpülememe adına sadece bu kadar şiir içeriğiyle kifayet etmiş olalım.

Şiirlerde yer alan özel ve yer isimlerine bir göz atacak olursak; “Hz. Adem, Havva, Hz. Muhammed, Nuh, Yakub, Yusuf, İbrahim, İsmail, Lokman Hekim, Osmanbey, Veysel, Bitlisli Fahrettin, Hafız Mustafa, Turgut Cansever, Attila İlhan, Mazhar Fuat Özkan, Türkan Saylan, Kıvanç Tatlıtuğ, La Fontaine, Sümer, Hammurabi, Akadlı Sargon, İnka, Kızılderili, Aborjinler, Pellini, Notre Dame, Van Gogh, Nöşatel Samarks” Yer adları olarak “İstanbul, Mecidiyeköy, Cihangir, Kurtuluş, Halaskargazi, Hacızade, Şişli Etfal Hastanesi, Ali Sami Yen, Yahya Efendi Türbesi, , Havai, Dubai, Ortadoğu” gibi bir kısmını burada sıralayabilirim. Dikkatimi çeken bir başka unsur da günümüzde hayatımıza girmiş olan bazı kelimeleri ustalıkla şiirlerde kullanılmasıdır. "Konjonktürel, MHRS, hemoglobin, sitori, aplikasyon, stopaj, epilasyon, palyatif" gibi bir kısmını burada sıralayabilirim. Bunlarla birlikte "Yamalak yarım bir ağız", "gülce bir mim", "sepil soy" gibi birçok farklı kelime örgüsüyle de karşılaşmaktayız. Bütün bu sözcükler, mananın bir askeri gibi yüklerini kuşanıp cenk ediyorlar adeta.

Bir yargı bir çıkarsama artık ne kabul edilirse son cümlelerimi kurmak istiyorum izninizle. Duyguyu, ironiyi, tetkidi ve tenkidi görmekteyiz şiirlerde daha çok. Aynı şiir içeriğinde dahi birçok konuya temayüz etmiş, farklı bakış açılarıyla karşılaşıyoruz. Bu çok yönlülük; anlamın yükünü dağıtan kısımlar olarak da düşünülebilir. Hatta bazı edebi ürünlere verilmiş anlamlardan daha çok kazanılmış anlamlar taşındığını dahi iddia edebiliriz. Başka bir boyutta, anlatımlardaki derinlikle beraber, imge fetişizmi taşınmadan, duygunun şiirlere nakşolunduğunu söyleyebiliriz. Şiirler, daha anlaşılır bir imge örgüsünü barındırılmaktadır böylelikle. Bu şiirler, şairinin hayatının bir kalıbı gibi duruyor bir yerde adeta. Daha başka bir boyutta, bugünün gerçekliklerini ihtiva eden güzel şiirler okudum diyebilirim. Okunmasını tavsiye ederim. İyi okumalar.

İlkay Coşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Sayı 125, Nisan 2024






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder