Beli Bükük ile Mezar Taşı
“Beli Bükük ile Mezar Taşı” Yazar Rukiye Saran Aydın'ın Mart 2024'te Hece Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu ilk öykü kitabıdır. On dokuz öykünün yer aldığı kitap, yüz kırk üç sayfa hacmindedir. Yazar, kitabını rahmetli babasına ve sevgili ailesine atfetmiştir. Merak duygusunu fazla törpülemeden ve öykülerdeki büyüğü bozmadan kısa kısa değinilerde bulunmak istiyorum izninizle.
Kitap ismi olan “Beli Bükük ile Mezar Taşı” ayrıca kitapta yer alan bir öykünün ismidir. Öykülerin tamamına yakını 5-6 kitap sayfası hacmindedir. Her okurum zihninde -öykü uzunluğu anlamında- okuma ve okuduğundan zevk alma kıvamı vardır. Öykü biraz uzarsa okur bu kıvamı kaçırır. Kısa anlatımlarda ise kıvamın bulunamadığı, keyfin kaçtığı veya yarım kaldığı bir hal yaşanır. Bu bağlamda, ortalama 5-6 kitap sayfası öyküleri daha çok ideal bulurum.
Öykülerin genelinde kurgusal bir şaşırtmaca ile yola çıkar ve okuru tuş etme sanatının inceliklerini kullanır. Yani, düz bir anlatımda kişilikler bambaşka karakterlere evrilir. Mesela temizlik robotu, akasya, ekin başağı, kitap, sandık, marul gibi bitki ve nesnelerin kişileştirilmesi, serüvenlerin öykülerde işlenmesi dikkat celp etmektedir. Bu şaşırtmaların yanında, modernist ve geleneksel anlatımlarda zaman sıçramalarına da yer verilmektedir. Böylelikle yazılan öykülerde yol, yöntem ve biçem; öykünün ritmini ve hareket alanını belirlemektedir. Tolstoy’un dediği gibi “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar ya insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir” anlayışındaki gibi bir erkle yol alınmaktadır.
Öykülerde konu muhteviyatı anlamında, daha çok evlerden, kız çocukları üzerinden aileden, sokaklardan, kır ve şehir hayatından yola çıkılmaktadır. Anne, baba, kardeş gibi bütün aileyi içine alan aile sıcaklığında bir anlatımla konular ele alınmaktadır. Başka bir ifadeyle, öykülerde temel malzeme insan, aile ve çevre odaklıdır. Bu meyanda, öykülerde olması gereken nesnellik ve gözlemlerle beraber, öznellikte taşınmaktadır diyebiliriz. Her öyküde, öykü kahramanı ayrıca öykünün anlatıcısıdır. Anlatım hem kahraman hem de olay örgüsü şeklindedir. Kitap arka kapak yazısında da belirtildiği gibi, biz de yazarın gelenek ile modern arasında geliş gidişleri doğrultusunda bir üslup geliştirmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda ufka, fütüristlik bir güzergâh çizilmekte ve bu şekilde yol alınmaktadır.
Öykülerde zaman olarak daha çok çağımızın, bu günlerimizin anlatıları olarak bakabiliriz. Sadece bir kısmında, yazarın çocukluğuna dair izleri görmekteyiz. Öyle ki insanın geçmişinde özellikle çocukluk döneminde yaşadıklarından kalan izler, içerisinde göllenip gün yüzüne çıkmaktadır sadece. AVM''er, metropol hayatı, sıkışık otobüs-dolmuş yolculukları, instagram atmak, korona dönemi maske takmak gibi öykülerde geçen ifadelerden bunu anlıyoruz. Öykülerde diyaloglar yok denecek kadar az olmakla beraber, metin ve kişi betimlemeleri, kendisini ziyadesiyle hissettiriyor. Öykülerinin sonlanmadığını, anlatımın bir yerlerinde bırakıldığını da görmekteyiz.
Öykü karakterleri yeterli ve az sayıdadır. Hatırımda kalan isimlere bir bakacak olursam; “Aslım, Jasmin, Cabir Abi, Ahab, Şervan, Yorgancı İdris Dayı, Nadide, Havva Ana, Ekâbir Bey” gibi isimlerdir. Öykü dilinin algılanabilmesi için birkaç kısa bölümü de buraya taşımak istiyorum izninizle. “Güneş batıya doğru yolculuğuna devam ediyordu” (s. 13), "Kiremit çatılı yorgun evler, gözlerini yummaya hazırlanıyordu" (s. 77), “Bedeni çıkarmışlar, ruhunu çıkaramamışlar”, “Bebeğin masumiyetin en saf kundağına sarılmış, sükûnetin en sakin koyunda uyuyordu” (s. 91), “Bu yeni yürek yurdumuzda her anımız güzel geçiyordu” (s. 111) Şeklindedir.
Öykülerde zaman zaman ses yükselmesi olsa da genel anlamda dingin bir anlatım kendisini hissettiriyor. Bu da bilinç akışı ve büyülü bir gerçeklik hali eşliğinde, yazarın kendi içine doğru uzunca bir yürüyüşüne çıkmış olduğunu hissini uyandırıyor. Sonuç olarak okuyucu, okuma zevkini diri tutan yazarların neler yazdığının izini sürer. Rukiye Saran Aydın da takibimde olan yazarlardan. Anlatım derinliği ve farkındalığı olan güzel öyküler okudum. İyi okumalar dilerim.
İlkay Coşkun
02.10.2024
Kültür Ajanda Dergisi
Şubat 2025, sayı 135
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder