6 Kasım 2013 Çarşamba

Cihat Albayrak’ın Huzur Koleksiyonundaki Çocuk İmgesi-İlkay Coşkun

Huzur Koleksiyoncusu, Cihat Albayrak’ın Mayıs 2013’te yayınlattığı ilk şiir kitabı. Kitap, Serencam yayınlarından çıkmış.

İnsanlar doğarlar, büyüler, yaşarlar ve dünyalarını değiştirirler. İlkler çok önemlidir herkes için.  Çocukluktan sonra şekillenir kimliğimiz, yaşantımız. Southey der ki: ‘Ne kadar uzun yaşarsanız yaşayın, ilk yirmi yıl ömrünüzün en uzun yarısıdır.’ Huzur Koleksiyoncusu, şiirlerinin tamamına yakını şairi çocukluğuna, bizleri de çocukluğumuza götürüyor adeta.
 Barış küçüğündür /savaş büyüğün /budur sofra adabı yeryüzünün’  diyen şair, büyük olmakla çocuk olmak arasındaki farkı, gözler önüne sermektedir. Büyüyen insanoğlu kirleniyor, günahkârlaşıyor. ‘Ayakkabılarıyla giriyor işgalciler /abdestli şehirlere’ mısralarıyla günümüzün resimlerini göz önüne seriyor bir taraftan şair.
Çocuğu; aileden, sokaktan, topraktan, koparmaz şair. Çocuk hayatın merkezindedir.  ‘Ayağımız alışsın diye mi /elektriğimizi alır toprak’  diyerek, çocuğun toprakla bağını, oyunlarını imler adeta.
 ‘kesilen her ağaç, bir kadın cinayeti’ mısrasıyla da anneyle çocuğu yan yana görmek ister şair. ‘İki şekerli bir çay gibidir aile olmak’ mısrasıyla ailenin o eşsiz tadının tanımlamasını yapar. Aslında olması gerekeni imler bizlere. ‘rüzgârgülü olmalıyım ben /bir çocuğun ellerinde’ mısrasında ise kendisini çocukluğun ellerine bırakır adeta.
Kendini her dem çocuk saflığında hisseden şair, ‘esnaf lokantasındaki peçete kadar temizim bu yüzden’ der
Küçük ama mutlu gözlerle dünyaya bakar şair, ‘sefer taslarında sıcak selamlar taşıdım’ diyerek, küçük şeylerden büyük mutlulukların çıkarılabileceğinin formülünü verir bizlere mısra mısra. Çocuğa, çocukluğa sevgisini hürmetini özlemini seslendirir.  ‘Ellerinden öptüm ve /hoşça kal dedim çocukluğuma’ mısralarıyla gülümsetir bizleri. Huzur Koleksiyoncusu isimli şiirin bir mısrasında ise, ‘içinden bir mutluluk tut /ve bekle beni’  diyerek her şeye rağmen çocukluğuna geri dönmek istemesinin en canlı mısraları.
‘elmaları sapanla vururduk küçükken’ diyen şair sık sık kendi çocukluğunun mutluluklarına götürerek günümüz çocuklarının, sıkıntılarına parmak basar, ‘ama kime sarılırdı /anneleri çalışırsa çocuklar’ der ve bu düşüncelerini destekleyen bir başka mısrada; ‘Gökyüzü işyeridir bulutların /boya sandığını nasıl korursa bir çocuk, öyle’

Hayattaki yenilgilerini, kayıplarını mısralarında imler şair ‘geride kalan çocuğum ben, ötekiler koşarken’. Aynı şiirin başka bir mısrasında ise şimdiki çocukların kendi çocukluk kayıpları gibi olmasını istemez şair. Onların, kendisinin yaşadığı çocukluk kayıplarını yaşamalarını istemez. ‘uçurtma yapmalı mahallenin çocuk ordusuna’ diyerek engin gönlünü yansıtır bizlere. ‘yağmurlu havaları boyar mıyız /kar tanelerini rengârenk’ mısralarıyla da umudunu yitirmediğini görmekteyiz.
Bildiğimiz dört mevsim içine beşinci bir mevsimi de kendisi koyar şair, ‘uçurtma mevsimi’ şiiriyle. Salonda babasının işten dönmesini beklemenin ötesinde, Suriye’de barışı bekleyen çocukların gözüyle bakar dünyaya.
‘Eskiciye vermişiz her birimiz çocukluğumuzu’ mısralarında, değerli olması gerekenlerin artık değersizleşmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirir. ‘Bisikletin patlayan lastiğinin tamir et /mahalledeki çocuğun’  çevremizde yaşanan, biz yetişkinlerin farkında olmadığımız birçok küçük detayın aslında çocukların dünyasını şekillendiren büyük mutluluklar olduğunu hatırlatır okuyuculara. Bunun gibi mısraları okuyunca, Peygamberimizin yetim bir çocuğun başını okşadığında, baba olmasını teklif ettiği hadisesi getirdi hatırıma.
‘Aile içi şiddet yoktur /bir çocukla oyuncakları arasında /evcilik oynarken, boşanmaz hiçbir çift /… / indirir yelkenleri /bir çocuğun nefesi itecek gemimizi /üfle küçük kız, uf olmuş dünya’ mısralarıyla çocukların farkında olmadan yaşama kattıkları değerlere vurgu yapılmaktadır.
‘Şekeriniz misafir olsun diyen / bayram çocukları kelimeler’ mısralarıyla şair bayramların merkezine koyar çocukları. Çocukların duaları kabul olur derler; günahsız, temiz oldukları için. ‘iyi niyeti beslermiş bir çocuğun /evsizleri ve sokak hayvanlarını’ mısralarıyla bu düşünceleri bütünlenir şairin.
‘çocuklar, hayatın tamircisiydiler’ mısrasıyla çocuğa, çocukluğa biçilen erkin çerçevesi çizilmektedir.
‘bisiklet sürer gibi yapıyorum sandalyemde’ mısrasında şairin büyük bir arzuyla çocukluğa dönmek isteyişinin yansımalarını görüyoruz.
‘bizimle çocuktu, büyüdü dünya’ mısrası çok tanıdık gelen bir şarkıya gönderme yapılmış adeta.
‘katil kimdir çocuklar üzülünce?’ sorgulayıcı, eleştirel bakış açısının göstergesi bir bakıma.  ‘bisikletimin terkisinde balzac oturuyor her yaz’ hayalin sınırlarını zorlayan bir bakış açısı gibi.
‘çocukluğun hatıra defteri’ şiirinde; ‘kulaklarımın da hatıra defteri var’ mısrasıyla geçmişin şair için ne kadar canlı olduğunun altı çizilir.
 Kaç zil kaldı ölmeye’ şiirinde şair; ‘kısa kollu tişörtmüş çocuklar /kazak olacaklarmış büyüyünce’ hayatın, kabalaşan değişkenliğine atıfta bulunuyor.  
‘kendisini özler bir çocuk /etrafını kalemle çizer ellerinin’ mısrasıyla çocuk, yerini belirlemek hatta ve hatta yerini sabitlemek istiyor adeta.
‘yalnızca çocuklar özgürdür’ şiirinde şair, ‘leke tutmayan bir kumaştır çocukluk’ mısralarıyla, çocuk saflığının vurgusunu yaparak sonlandırıyor şiirini.
‘ben huzurun yalancısıyım  /şimdiki aklı olsa keşke çocukluğumun’ diyor şair ‘kanaat Notu’ şiirinde.
‘toprak, yetim bir çocuk /hakkını veren yok’ mısrasıyla,  Aşık Veysel gibi kara toprağı işliyor, imliyor  ‘taşeron işçi’ şiirinde şair.
‘Çocukluğum kokuyor gece’ diyerek, şairin çocukluğuna duyduğu özlemin, gecelerini de saran yoğunluğu hissediliyor satırlarında.
‘barış tutulması’ şiirinde, ‘fazla sigaran var mı dünya’ diyerek, bir yerde dünyanın istemediği değişimiyle başa çıkamayıp efkâr dağıtmak isteyen dizeler dökülüyor şairin kaleminden. Başka bir ifadeyle, teslimiyet kokan dizeler kanımca.
 ‘bir beden büyük almalıydık çocukluğumuza /seneye de giyebilmek için’ diyerek çocukluğunu bir zaman diliminde bırakmak istemeyişinin telaşı yansır bizlere.
Ayşe ile çocukluğunu, gençliğini, ömrünü bütünlüyor şair; ‘şükür çiçeği’ şiiriyle özetliyor aslında küçük dünyalarını; ‘nasıl da mutluydu ayşe /’ben sana karıştım’ derken /tahin ile pekmez kadar /yakışıyorduk birbirimize’
Huzur Koleksiyoncusu’ gerçek manada koleksiyonumuza dahil edilebilecek değerde şiirlerden oluşan bir kitap. Şair Cihat Albayrak’a bu güzel çalışmasıyla, çocukluğumuzun o doyumsuz tadını, saflığını bizlere hatırlattığı için teşekkür ederim.

 
İlkay Coşkun
Aşkın E Hali Dergisi - Sayı 32 
Ekim Kasım Aralık 2013 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder