2 Aralık 2016 Cuma

Buruciye Şiir Antolojisi 2016

Buruciye Şiir Antolojisi 2016
Buruciye şiir antolojisinin hazırlanması ve antolojide yer alan şairlerle yapılan şiir dinletisinin 10. yılını geride bıraktık. Dile kolay bir insanın hayatında uzunca bir zaman dilimi on yıl. Onuncu Buruciye Şiir Antolojisi Halil Şener Bey tarafından yayıma hazırlamış. TDED Sivas Şubesinin öncülüğünde ve Be yayınlarından çıkartılan kitap 120 sayfa. Her şair ikişer şiirle yer almış kitapta. Toplamda 19 şairimiz okurlarıyla buluşturulmuş. Her sene farklı büyüğümüzün anısına hazırlanan kitap ve dinleti bu sene 15 Temmuz şehidimiz Ömer Halisdemir ve Sivas Sultanı-Şair Âlim Kadı Burhaneddin anısına düzenlendi. Kitapta yer alan şairlerimizin isimlerini şunlardır. Alim Yıldız, Alper Duran, Bilal Tırnakçı, Cengizhan Konuş, Cengizhan Orakçı, Enes Yılmaz, Güven Adıgüzel, Hüseyin Akkaya, İbrahim Yasak, İlkay Coşkun, İlyas Memiş, Kamil Çakar, Liya Zerya, Mehmet Şamil Baş, Murat Soyak, Mustafa Uçurum, Osman Sarı, Raşit Ulaş ve Ünal Torun.  “Buruciye Şiir Antolojisi 2016” kitabından şairlerimizden seçtiğim mısraları sizlerle paylaşmak istiyorum. İyi okumalar.
“er oldur Hak yoluna baş oynaya
döşekte ölen yiğit murdar olur”
Yüzyıllar önce bu beyiti yazan Kadı Burhanettin, günümüzün Ömer Halisdemir’lerine bu ifadeleriyle selamlamış adeta.

 “özlemli fecir sarar ülkenin şafağım
yürür mana erleri, donanır dirilişe”

diyen Alim Yıldız Hocamız “Diriliş Gazeli” isimli şiiri ile ayağa kalkıp harekete geçmeyi, inisiyatif almayı önceliyor adeta istikamet gösteriyor.

“Kerkük şimdi hangi eşkıyanın koynunda
zihnimizde hangi takvimin namaz vakti doğrudur
oysa Kerkük İstanbul’un oğludur”
diyen şairimiz Alper Duran günümüzün Ortadoğu sorunsalına neşterlik bir cevap veriyor. Savaş içerisindeki Müslüman coğrafyasına dikkat çekiyor şiiriyle.

 “biriktirdim acıyı içimde acılar
kan gölü şimdi,
duvağını dedemin açtığı coğrafyalar…”
“Ortadoğu” şiirindeki mısralarıyla Bilal Tırnakçı kan ağlayan coğrafyanın resmini satırlarında çekmiş.

“herkesin tahmin edebileceği bir hamle bizim için yaşamak
sonrası haritada yerini en kolay bulduğumuz Ortadoğu
mısrasıyla ele aldığı “trende Türkiye sesleri” şiiriyle Cengizhan Konuş, biz Türkiye’nin yüreğine dokunmuş.

 “taş altında un ufak, dilimde yarım şarkım
kırk kapı, kırk oda, kırk makam, kırk masal
kırk dağ duruyor, kabuk altında yanmış”
Mısralarıyla Cengizhan Orakçı, geçen kırk senenin hasbıhalini yapıyor bizlere.

“coğrafi keşifleri kaçırmış büyük bir devletim havaya,
                 suya ve toprağa düşmeyen imgesiyim ben
kaçırılmış doğu ekspresi, kaçırılmış aklım, kaçak sigara,
                    kaçak göçmen.”
Mısralarıyla ruh halini İsmet Özel’e seslenerek betimlemiş şair Enes Yılmaz.

 “Ankara
Kan sesi. Uzun gece. Gölbaşı.
Allah dedin Ömer, orası iman, name-i hümayunu
bırakmadın elinden”
 “Kanlı Çiçek” şiiriyle 15 Temmuz’u can alıcı noktalarıyla işlemiş satırları Güven Adıgüzel.

“kelebek kanadında titreyişe hazırım
öylesine çaresiz ve öylesine ürkek
dokunsan buzlu bir cam gibi dağılacağım
sanadır her atışı kalbimin titreyerek”
mısralarıyla nazenin bir iç çekiçte bulunmuş hocamız Hüseyin Akkaya.

“katar katar kara trenler geçer içimden uzak diyarlara
en hüzünlü sözler düğümlenir boğazımda, incinir mi bilmem”
mısralarında İbrahim Yasak bir sonbaharın şiiriyle antolojide yerini almış.

“çokça uçak, kaç bacalar söndürür
türlü dümen, dünyamızda döndürür
çoluk çocuk demez küffar öldürür
yetimlerin sızısında adalet”
“Adalet” isimli şiirimde bende dünya Müslümanlarının bitmez tükenmez sorunlarına değinmeye çalıştım.

“en vahşi cihazlarla çektik kanını yerin,
bozduk tabiattaki o muazzam dokuyu”
İlyas Memiş, “Kuyu Gazeli” şiirinde daha çok insanlık adına bir özeleştiride bulunmuş.

“Meryem’ce bir suskunluk dudaklarımda kalan
Zeynebi haykırıştır, Hüseyni’ce direniş”
Bir taşla tüm dünyaya meydan okuyan fidan”
Kamil Çakar’ın, “Mescid-i Aksa” şiiriyle Müslümanlara seslenişini okuduk.

“halep’ten başlayıp babil’e uzanan yollarda
fırat’la dicle arasında durdum
gömleğinin yakasına iliştirdiğin adın
adımın yanında yakışmaya ayarlı
teni kavruk adam
başımı göğsüne yaslamama izin ver”
mısralarıyla Liya Zerya, ‘parça tesirli yemin’inde bulunmuş.

“sırrına mezar olmuş ikbal sahibi gönlün
buğulanmış yüzüyüz ki can aynasında
sevgili neredeyse oradadır sancımız”
mısralarıyla Mehmet Şamil Baş, aşkı, cefayı, sancıyı, vefayı taşımış şiirine.

“Rahş” şiirinin bir bölümünde Murat Soyak şöyle seslenmiş;
“gövdendeki denizde ipek dalgalar
zülfikar ile yoldaşlığın bildirilmiş
derin vadilerin uğultusu çizgi çizgi
inişler, çıkışlar ve ufuklar ötesi”

“kırka böldüm yüzümü yoldan geçtim acele
geceleri saymadım, gündüz hep aynı gündüz
sokaklara açılıyorum, harfler var
avucumda
nafile ibadetlerim var, güneş batmak üzere
içimden sonsuz bir Afrika geçiyor
kalıyor yerle gök, tam kırkın ortasında”
“Açılış Töreni” şiirinde Mustafa Uçurum’un seçtiğim mısraları.

“Önden giden atlılar” şiirinin bir bölümünde hikâyemsi anlatımıyla Osman Sarı;
“vardılar Kurtuba’ya
inmediler atından
gülle karşılandılar
ne güzel atlar bunlar
bunca yol çiğnediler
çiçek çiğnemediler
önden giden atlılar”

Raşit Ulaş, “büyümüşler için Şiir”inde, yaşanmış bir olay üzerinden örneklemiş şiirini.
“toprağa değmeyen çocuklar için de büyüdüm
ben güzelliği çamurlu kara lastiklerini
hastaneye girmeden çıkaran bir kadında gördüm
göğde uçan kuşa ayrılık vermesin diye
mevlasına türkü çığıran bir adamda”

Kitabın son şairi Ünal Torun’da “Yağmur Tanesi” isimli şiirinde sevgilinin bir portresini çizmiş.
“onu benim kadar tanıyamazsın
gözlerini güzelliğini saçlarını ne koktuğunu
bakışlarının hangi manaya geldiğini
ellerinde bulunan nasırları benlerini”

Yazımı Sivas Sultanı-Şair Âlim Kadı Burhaneddin’in güzel bir dörtlüğü ile sonlandırmak istiyorum. Kalın sağlıcakla.

“kendisini şeyh gören serdar olur
“Ene’l-Hak” davasını güden dâra çekilir
yiğit o kişiye denir ki Allah yoluna başını koysun
yatağında ölen yiğit murdar gider”

İlkay Coşkun
15.11.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder