3 Şubat 2018 Cumartesi

Külliye Edebiyat Dergisi, Sayı 13 / Şubat-2018 - İlkay Coşkun

Külliye Mecmuası, Sayı 13 / Şubat-2018 - İlkay Coşkun


Teknoloji ve iletişimde gelişim mi değişim mi?
 
Teknolojinin ve iletişim argümanlarının gidiş istikameti çok önemlidir. İnsanları robotlaştıran, bizleri dünyanın diğer ucunda ki insanlarla buluşturup, ailemizden, kapı komşumuzdan uzaklaştıran değişim elbette başlı başına yanlıştır, zararlıdır.

Nereye kadar teknoloji? Bu noktada sorulabilecek en doğru soru elbette. Teknolojinin olumsuz yanlarını düşündüğümüzde, değişimin yavaşlaması hatta bir noktada durması gerekmiyor mu sizce? Teknolojik gelişmeler birçok güzellikleri ve kolaylıkları insanlığa sunsa da beraberinde birçok sorunu taşıyor olması insan için bir nevi handikap. Teknolojik metayı elinde tutup oyuncak gibi oynayan insanoğlu gelişmeden çok teknolojinin bağımlısı olması ardından anti sosyal yapıya bürünmesi çağın en büyük sorunu olarak karşımızda. Bu hal ister istemez yozlaşmayı da beraberinde getirmektedir.

 Hayatta hep kâr-zarar, bir başka ifadeyle getiri-götürü hesapları yapılır ya hep. İnsanlığa zarar verebilecek her türlü oluşumu mümkün mertebe engellemek ve olumsuzlukları minimize etmek gerekiyor. İnsanları kendilerine mahkûm etmeye çalışan teknolojik oyunların karşısına güçlü alternatifler sunmak kaçınılmaz artık. Yapay zekâ robotların ve savaş araçlarının üretimine şimdiden kısıtlamalar getirilmesi, durumun ciddiyetini insanlığın önüne konulması açısından önem arz ediyor.  
 
Bir nevi teknolojinin zararlı yönlerini savaş kabul edip, savaşma mantığında zorlayıcı mücadelelere girilmesi gerekmektedir. Hayata bakış açımızı değiştirebilmeyi önceleyebilmeliyiz. Ölüm olgusu üzerinden, dünyanın öyle veya böyle geçiciliği üzerinden,  dinimizin kuralları ve öğretileri üzerinden geleneklerimizin, tarihimizin, mazimizin bize sunduğu hasletleri üzerinden gardımızı almalıyız.

Teknolojinin birçok faydalarından yararlanan biri olarak yeniliklere mukavemet yapmak, teknolojik yeniliklere topyekûn düşmanlık beslemek değildir niyetim. Hani hep anlatılır Osmanlıya matbaanın çok geç girdiği ve bu manada geride kalmanın payı olduğu söylene gelir hep. Şuan aklıma gelen başka bir örnek; Hazarfen Ahmet Çelebi’nin uçuş serüveni ve gösterilen mukavemeti bilmeyenimiz yoktur. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Teknolojiyi daha çok gelişmeye yönlendirmek işimiz elbet ama dönüşüm ve değişmenin olumsuz etkileriyle karşı karşıya kalacağımız gerçeğini de kabullenmemiz gerekiyor.
Çağın hastalığı olan globalleşme ile tek tip insan modeline gidiş, sunulan her şeyi kabulleniş daha geniş anlamda modern köleliği beraberinde getiriyor. Bunun içinde kullanılan en önemli araç teknoloji ve iletişim maalesef. Madalyonun diğer yüzünde ise insanın mutluluğunu, sağlığını, iyi yaşamasını sağlama yönünde teknolojiden sonuna kadar faydalanılması gerekliliği var. İleri teknolojide üretilen, insan sağlığı alanında kullanılan bir cihazı hangi akıl reddedebilir ki? Ağır işçilik sonrasındaki insan ölümlerini ortadan kaldıran ileri teknolojik makinelerini kim reddede bilir ki? Diğer taraftansa ileri teknolojide üretilen bir silaha kim iyi gözle bakabilir ki? Burada daha çok amaç önemlidir. Biz mi teknolojiye hâkimiz yoksa teknoloji mi bize hakim? Bu ayırımı iyi yapmamız gerekiyor velhasıl.
Dünya üzerindeki siyasi dengelerin teknolojik gelişmelerin nasıl kullanıldığı ne şekilde kullanıldığı noktası daha çok belirleyici unsur olarak gözüküyor.  Ülke olarak, Müslümanlar olarak teknolojik gelişmelerin alt yapılarını sağlam oluşturmalıyız. Günümüzde teknolojik gelişmelerle iç içe yaşayan gençlerimizi de teknolojinin olumsuz etkilerden nasıl korumalıyız/ı düşünmeliyiz her şeyden önce.
Kötüyü örnek göstermek hiç doğru değil ama bizlere zarar veren yabancı güçlü bir bilgisayar korsanı (hacker) ekibi varsa bizimde olması gereklidir diye düşünmek yanlış olmasa gerek. En azından saldırıları engellemek adına. Teknolojik silahlara karşı duruş sergilenmeli ama düşmandan daha iyi silahı yapma erkini taşımalıyız bu zamanda. Ne acıdır ki bu silahlar hem caydırıcılık rolü üstlenmekte hem de dünya üzerindeki dengeleri belirlemektedir artık.
Gelişim, geçmişiyle mevcut kültürüyle, gelenek ve görenekleriyle, tarihiyle ilerlemeyi sağladığı noktada arzu edilen olgu olur. Uzun sözün kısası günümüz teknolojik gelişmelerinden sonuna kadar faydalanmak, zararlarından uzaklaşmak en akıllı iş olsa gerek.
Şair ve Yazar Gülten Akın’ın şiirinde; “Ah kimsenin vakti yok/ durup ince şeyleri anlamaya” mısrasında dediği gibi biz insanoğlu her adımımızda ‘akıl etme’ hasletimizi yitirmediğimiz müddetçe var olacağız.


İlkay Coşkun
Külliye Edebiyat Dergisi
Sayı 13, Şubat 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder