12 Mayıs 2018 Cumartesi

Gelinlik Kız Güzelliğinde Mençuna

Gelinlik Kız Güzelliğinde Mençuna

Gizem, bakir olmayı, az bilinmeyi, uzak olmayı ve hatta uzaklaştırılmış olmayı beraberinde taşır.

Yanı başında ki bir güzelliği insan ne kadar anlatabilir ki? Kıymetini biliyorsa eğer sadece tadını çıkarır.  Normal şartlarda bakirlik daha çok cezp eder insanı. Kamilet Vadisi ve içinde yer alan saklı cennet Mençuna sanki ulaşılan son nokta gibidir. Daha ilerisine geçit vermek istemez gibi durur sarp kayalıklarıyla karşında. Doyulmaz güzelliktir Mençuna. Aşk gibi.
 
Yaşanmışlıklar ve kültürler bu bağlamda harç görevi görüp kendine bağlar. Birçok çeşit kültüre ev sahipliği yapmış bölge mimarisiyle, ev yemekleriyle, türküleriyle, farklı dili ve muhteşem tabiatıyla görenleri kendisine âşık eder bir nevi. İleriye dönük bağını kurar yeni tanışıklıklarıyla. Yeşille dans ederek çağlayan dere suyu, bazen daralan bazen gök semanın gülümsediği masmavi bir taç gibi sarar misafirlerini. İşte böyle bir yerde saklı cennettir vadideki Mençuna şelalesi.
 
Evliya Çelebi Arhavi’ye Mençuna’ya geldi mi bilinmez ama birçok gezginin uğradığı ülkemizin en güzel, en gizli köşelerinden birisi olduğu kesin. Türkiye haritasını gözünüzün önüne getirin. Türkiye’yi bir insan bedeni gibi düşünürsek Artvin bu bedenin kalbi gibidir. Üstad Sezai Karakoç’un “Köşe” şiirinde ki “deli döşe” imgesi gibi hoyrat ve bakir yanıyla gülümseyerek kucaklar gelenleri Artvin. Ormanlarının yeşiliyle doyurur gözlerimizi. Sularıyla ruhumuzu yıkar, nefesimizi açar bir nevi. En önemlisi yaşadığımız günümüze anlam katar. Yaşamak budur hayat budur dedirtir.

Suyun kaynağı taşlık ve sazlık yaylalarından alan Mençuna Şelalesi, Kaçkarların edasını, güzelliğini insanlara sunduğu kol gibidir. Allah, dünyaya güzellikleri yerleştirirken Artvin’e çok cömert davrandığı bir gerçek. Yeşille mavinin aşkıdır bize yansıyan. Onlara can veren suyun raksının bol olduğu bu güzelliğin odak noktasındadır Mençuna. Yarım saat patika yolculuğundan sonra bir gelinin duvağı gibi salınır şelale. Tarifi imkânsız mutluluğu yaşatır kendine ve kendisi için gelenlere. İfil ifil esen rüzgâr yol verir su damlacıklarına ve buluşturur yüzünüzle. Tertemiz şelale suyudur yüzünüzü okşayan.

Dilimizde yer alan “dere” kelimesinin en çok kullanıldığı yerdir Karadeniz bölgemiz. Berekete ve acılara şahitlik etmiş binyıllardır çağlar ve gürler kendi dilince.  

Arhavi’den sonra Çifteköprüler karşılar ve yol verir Mençuna’ya. O bakir bölgenin yaşam alanları olan ahşap yapılar doğayla bütünleşir. Mençuna konakları karşılar sizi. Evsahibidir, dosttur, arkadaştır. Önünde akan derenin sesi, türkünüze şiirinize musikidir. Uykunuza değer katar bu ses. Kahvaltınıza eşlik eder görselliği.

Aşkla bakan aşkı görür denir ya hani. “Güzelliğin on par’etmez. Şu bendeki aşk olmasa” diyen Âşık Veysel gibi aşkla baktığımız için bu güzellikleri daha bir güzel görürüz. Yeşilin, mavinin, insanın aşkıdır bu. Bu aşk Kamilet’tir, Mençuna’dır, Arhavi’dir, Artvin’dir daha genel anlamda Türkiye’dir.

İnsan Karadeniz’in, Artvin’in güzelliklerini gördüğü zaman şehirlerde hayata gereğinden çok ciddi baktığını ve bu güzelliklerden daha çok faydalanmak gerektiğini düşünüyor. Kısacık ömrümüzde bize sunulan bunca güzelliği yaşamamız gerektiğinin şifrelerini bizlere veriyor Artvin. Ritmik bir o kadarda içli ağıtlarıyla Karadeniz müziği ayrı bir tad veriyor misafirlerine.

Sözün kısası; tabiatın cömert güzelliklerini doyasıya yaşayıp içimize sindirmemiz ve tüm canlılarla paylaşmamız gerekiyor.

Son zamanlarda sosyal medyada fenomen olan “anlatmaya gerek yok görüyorsunuz işte” repliği eşliğinde birkaç fotoğraf paylaşmak daha etkili olur belki de. Kalın sağlıcakla.

İlkay Coşkun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder