PAZARDA
LİMONCU OLMAK
“Hayat
hiç şüphe yok ki bir komedyadır;
fakat içinde çoğumuz ağlarız” Cenap
Şehabettin
Hep ilerlemeye,
gelişmeye, zenginlemeye şartlanmış insanoğlu büyük bir yarışı ve hızlı bir
değişimi yaşamaya devam ediyor. Âşık Veysel’in dediği “iki kapılı bir han” seyrüseferini kavgalarıyla acizlikleriyle
davam ettiriyor. Kimin neyi kazanıp neyi kaybettiğini bilmediğimiz dünya
tarlasında akrep ve yelkovan durmaksızın dönüyor.
Hep dikkatimi
çekmiştir, kâğıt toplayıcıları, temizlik işçileri, bitpazarı satıcıları,
hurdacıları, pazarlarda limon satıcıları gibi bu alanlarda geçinmeye çalışan
insanları. “Hurdacı deyip geçmeyin, günde
ne kadar kazanıyorlar biliyor musunuz?” sorusuyla çokça karşılaşıyoruzdur.
Ceplerinde ki veya banka hesaplarında ki paralar öldükleri zaman televizyon
kanallarına yansıdığı da görülmektedir. Bununla beraber hurdacıların ekonomiye
katkısı, ülkemizde kaç bin ailenin bu işle geçimini sağladığı türünden
istatistikî bilgilerle zaman zaman karşılaşıyoruz.
Özellikle şehirlerde
yaşayanlar, temizlik işçiliği görevinin ne kadar önemli olduğunu bilir. Hiç
kimse evladının temizlik işçisi olmasını istemez ama birkaç gün çöpü alınmadığı
zaman özellikle sağlığımız yönünden bu işin ne kadar önemli olduğunu görürüz.
Zaman zaman selamlaşsak da, hayırlı işler dilesek de yıllarca sokağımızı
temizleyen temizlik işçisinin adını hiç merak etmemişizdir. Bu tür işleri
zevkle canla başla yapanları da gördüğümüz çok olmuştur. Sadece birkaç limon
kasasıyla otuz yılı aşkındır pazarlarda boy gösteren satıcıları görmüşüzdür.
Dört tekerlekli arabaya dahi geçmeden klasik limon kasasıyla limon satan
satıcılar gibi. Bahsettiğim bu işleri yapan insanlar bir şekilde olsa ödülü hak
ediyorlar. Kesinlikle yanlış anlaşılmasın bu insanları küçük görme gibi bir
hastalığım yok. Tam tersine çalmadan çırpmadan insana hizmet etmeye odaklı
büyük bir gayreti görürüm. Çaresizlikten daha çok hayatlarını bilindik insan
reflekslerinden farklı algıladıklarını ve yaşadıklarını düşünürüm.
Bereketin çok
olduğu, ürünün bol olduğu, fiyatlarında uygun olduğu zamanlarda limonları yere
sıkan pazarcılar çıkar pazarlarda. Gür sesleriyle ürünlerini nara atarak
pazarlayanların doğallığına şahit oluruz. Yağmuru, güneşi, soğuğu yaşayan
insanın kullandığı kelimelerin basitliği yanında samimiyetine de şahidizdir.
İnsanın sağlıklı yaşamasına ve en önemli ihtiyaçlarına aracılık ederler. Bir
nevi insanlara toprağın bereketini, yeşilliğini ve vitaminini sunarlar.
Pazarcılığı meslek edinmiş pos bıyıklı, göbekli hatta birkaç nesildir bu işi yapanların yanında, emeklilikle beraber, uğraş olsun kabilinden satıcıları azda olsa görmek mümkün. Esas mesleği pazarcı olmayan ama köyünden getirdiği kendi ürünlerini mevsimsel de olsa pazar tezgâhında satan insanları da görmemiz mümkün.
Pazarcılığı meslek edinmiş pos bıyıklı, göbekli hatta birkaç nesildir bu işi yapanların yanında, emeklilikle beraber, uğraş olsun kabilinden satıcıları azda olsa görmek mümkün. Esas mesleği pazarcı olmayan ama köyünden getirdiği kendi ürünlerini mevsimsel de olsa pazar tezgâhında satan insanları da görmemiz mümkün.
Başka bir taraftan son
yıllarda pazar yerlerine atılan bombalara, insanların ölümlerine ve acılarına
şahidiz. Bu da toplu acıların yaşandığı bir alan maalesef.
Sözün özü; bereketin
sergilendiği, canı sıkılanın hava aldığı, kalabalığın, curcunanın yaşandığı
hareketli mekânlardır pazarlar. Taze meyve ve sebze satıcılarının yanında
pazarda limoncu olmak gibi kıyıda kenarda kalmak da var işin içinde. Her ne
kadar son yıllarda modern pazar alanları ve hatta sosyete pazarları kurulsa da eski
pazar yerlerinin tarihten gelen doğasını taşıdığını düşünürüm. Bin yıl
öncesinin yaşantılarında pazar alışverişi hikâyelerini duymuşuzdur. Çok bir
şeyin değişmediğini de gözlemleyebiliyoruz. Her ne kadar marketler, pazar
alışverişine bir ket vurmuş gibi gözükse de eli poşetli veya pazar arabalı
alışverişleri görmek yine de mümkün.
Hayat, dünyaya ağlayarak
gelmek aza kanaat edip sessiz sedasız yaşayıp gününü doldurup öylece ölmek gibi
bir kader de sunuyor insana. Her ne olursa olsun ortak payda da aradığımız
insanca bir hayat. İnsanca bir dünya arzuladığımız. Nasıl
ki süslü, cafcaflı saksılar yanında, yağ tenekelerde hayata tutunabilmek de bir
realitedir. Her tür eksikliğe rağmen kazancın aslı, huzurdan gelir. Sağlıklı ve
huzurluysak zengin sayılırız hepimiz.
İlkay Coşkun
Külliye Mecmuası
Sayı 14, Mayıs 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder