Derdini,
hayalini,
itirazını şiire dökene şair denir. Bunun için ille de kalem kâğıt olması şart
değildir. İlham ve emek arasındaki
sarkaçta yolunu almalı şair. Dildeki estetik, ses, yeni nefes ve farklı deyişleri
yakalayabilmeli.
Yapılan
her bir işin bir teoriği bir de uygulaması vardır. Şiir bilgisi şairin teorik
altyapısıdır. Esin, ilham, yaşanmışlık ve emek, şiir yazma eyleminin uygulamaya
dönüşmüş halidir. Gerek şiir bilgisi gerek şiir yazma eylemi şairi tamamlayan
ve bütünleyen en önemli iki unsurdur. Birbirinden ayırmamak gerekir.
Yüreği
besleyen şiir, gıda ve ilaç hükmündedir. Dil yoldaşlığında, sevgi ve sezgi
kardeşliğini paylaşıp damakta tat bırakır. Şiir dışında illaki ısınma
yöntemleri vardır. Şiir bunlardan biridir sadece.
Şiir,
edebiyatın büyük kardeşidir veya başka bir ifadeyle edebiyat topluluğunun büyük
ortağıdır. Şiir, edebiyatın diğer dallarıyla her zaman iletişim içerisindedir.
Mesela öyküyü şiirsel bir anlatımla kaleme alabilirsiniz. Şiir, edebiyat
dalları içerisinde en çok başvurulan zor bir alandır.
Şiir daha çok “olması gerekeni söylemelidir”. “Olması gereken” üzerinden hareket etme çabası dozundan fazla didaktikliği ihtiva etmemeli. Şiir bu bağlamda ille de bir şeyler öğretmemeli. Şiir, alternatifleri sunmalı ama “şu doğrudur” dememeli. Temizlik vurgusu yapılmalı ama su en iyi temizleyicidir vurgusu yapılmamalı çünkü şiirin görevi bu değildir. Mazi, şu an ve gelecek şiirin hasat tarlası olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. Şairin hep mazide yaşaması ve şiirlerini bu çerçevede ele alması şiirini sıkıcı yapacağı kadar hep geleceğin hayalperestliği ile şiiri zorlaması okuyucuyu gerçeklerden uzaklaştıracaktır. Tercihin tadında, kararında olması daha yerinde olacaktır. Kurallar, eğilimler ve bilindik yöntemler üzerinden şiiri işlemenin de birçok temeli yıkarak yeni yapılar inşa etme çabasında olmanın da olumsuzlukları olacaktır. Farklı sesler bulacağım diyerek gösterilen çabalar şairi yeni damarlara da götürebilir. Gürültülere, homurtulara da taşıyabilir.
Şiir daha çok “olması gerekeni söylemelidir”. “Olması gereken” üzerinden hareket etme çabası dozundan fazla didaktikliği ihtiva etmemeli. Şiir bu bağlamda ille de bir şeyler öğretmemeli. Şiir, alternatifleri sunmalı ama “şu doğrudur” dememeli. Temizlik vurgusu yapılmalı ama su en iyi temizleyicidir vurgusu yapılmamalı çünkü şiirin görevi bu değildir. Mazi, şu an ve gelecek şiirin hasat tarlası olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. Şairin hep mazide yaşaması ve şiirlerini bu çerçevede ele alması şiirini sıkıcı yapacağı kadar hep geleceğin hayalperestliği ile şiiri zorlaması okuyucuyu gerçeklerden uzaklaştıracaktır. Tercihin tadında, kararında olması daha yerinde olacaktır. Kurallar, eğilimler ve bilindik yöntemler üzerinden şiiri işlemenin de birçok temeli yıkarak yeni yapılar inşa etme çabasında olmanın da olumsuzlukları olacaktır. Farklı sesler bulacağım diyerek gösterilen çabalar şairi yeni damarlara da götürebilir. Gürültülere, homurtulara da taşıyabilir.
Şiir; binalar, köprüler, hava alanları inşa etmez. Ülkelerde
kurmaz ama mevcut durumda dili, kültürü, iletişimi zenginleştirir. Sevgi, aşk,
özgürlük, adalet olgularının içini doldurur ve güçlendirir. Sorgulayan
insanların sayısını artırır. Devrimleri, özgürlükleri başlatan ilk adım sesidir
şiir. Müziğe söz olup insanları eğlendirir. Marş olur kavgada insanı
cesaretlendirir. Dilde dua, ölümde ağıt, sevgiliye mektup olur. En önemlisi de
insanların ruhlarının eğitilmesini ve zenginleşmesini sağlayarak insanları
olgunlaştırır.
Şiir yazanlarda, evlat sahibi olmak isteyen bir insan veya ev
almaya çalışan bir ebeveyn gayretini görürüm. Şiirden alınan hazzın yanında
kuvvetli bir yazma dürtüsünü yaşarlar. En güzeli yazma dürtüsüdür bu. Sevgiliye
yazılan bir şiirin anlamı ve gerekçesi yanında, toplumsal içerikli yazılan
başka bir şiirin başka bir anlamı ve gerekçesi vardır. Bir yerde yaraya parmak
basmak gibi bir değer taşırken başka bir yerde duygunun dışa vurumu
hüviyetindedir. Bu bağlamda şiir yazanları daha çok duyarlı, daha çok âşık,
daha çok hayalperest, daha çok uçarı, daha çok kırılgan ve daha çok insan
olduklarını düşünürüm.
Şiirin sesi ve derinliği şiirin kalıcılığını belirler. “Her dem taze şiir” kıstasına uyan şiir
kalıcıdır. Kimi şiirler vardır yazıldığı anda anlaşılmayabilir, değerini
bulmayabilir. Yüzyıllar sonra keşfedilebilir. Kendini güncelleyen şiir tat
verir. Tat veren şiir güncelliğini devam ettirir. Gönüllere dokunma ve
yüreklerin sesi olma şiirin yaşam süresini belirler. Duyulara hitap eden,
şaşırtan, aklı allak bullak eden şiirin yaşam süresi fazladır. Şiirdeki iç ses,
ahenk ve ritim uyumu şiiri besler, şiirin tadını artırır.
Şiirin iç sesi, anlatımdaki akıcılığı, üslubu önemlidir. İyi
bir şiir dili yakalanabilmeli. Çok bilindik şeylerden ziyade bilinmedik şeyleri
akıcı, saf anlatımla okura sunabilmek önemlidir. Okuru şaşırtmalı şiir. Sağ
gösterip sol vurabilmeli veya tersi olabilmeli. Tema, anlatım, imgeler, şiirde
mimari, yenilik, zenginlik, kullanılan kelimeler okurun ilgisini çekmeli.
Duyulara hitap edebilmeli. Duygu önde olmasa da tamamen duygudan
arındırılmamalı. İmge ve sözcük örgüsüyle orijinalliği taşımalı. Okur için
şiirde yeni bulunmuş bir damar çağrışımını yapabilmeli. Şiir kendi başına bir
örnek teşkil edebilmeli. Benzerlik algısını okuruna vermemeli. Kalıcı ve güzel
bir şiir düşüncesi okurda oluşabilmeli. Okur, tat almalı şiirden. Şiirleri daha
çok bu ölçütlerde değerlendiriyorum.
İmgeleri oluşturma, şiirin temelini, çatısını inşa etme gibi
yapım aşamalarında insanı düşünmeye sevk ediyor. Şiir ayrıca okumaya ve araştırmaya
yönlendiriyor. Bu durumda şiirle olmaya, şiirde kalmaya yönlendirerek insanı
şair yapıyor. Dilde, kelimelerde zarafeti arayan şairin hayat kalitesi, düşünce
dünyası zenginleşiyor. Şair adeta kelimelerle dans ederek huzura kavuşuyor.
Cümlelerdeki melodiyi, sesi, raksı arıyor.
Şairin önsezilerinin daha kuvvetli olduğunu düşünürsek;
insana, tabiata, dünyamıza gelebilecek olumsuz hâl ve şartların bertarafı için çaba
göstermesidir. Şairin, yenilikçi yönünü muhafaza ederek insanın, toplumun,
canlıların ve çevrenin sorunlarına karşı duyarlı olmasıdır. Her ne şartta
olursa olsun adaletin, doğrunun yanında olmasıdır.
İlkay Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder