Ciğeri Yaralı İnsan
Bilmem dikkatinizi çekti mi. ‘Korona sonrası yeni dünya düzeni’
‘Korona’dan önce ve korona’dan sonra’ gibi özellikle geleceğe yönelik
stratejiler, planlar, öngörüler dillendirilmeye şimdiden başlandı. Hani hep
eleştirilir ya geçmişin hamasetiyle meşgul olduğumuz, geleceği hiç
planlamadığımız, öngörülerde bulunmadığımız türünden. Bu eleştirilerin tersine
geleceğe yönelik fikir jimnastiği son günlerde yapılmakta, öngörüler
dillendirilmektedir.
Kışlık yakacağını, turşusunu, erzağını
zamanında tedarik etmek, tarihin en eski en önemli tedbir ve öngörülerindendir. Zemherinin güç şartlarında bireyin, ailenin ve toplumun genelini ilgilendiren
hatta evcil ve yaban hayatı da içine alacak şekilde oluşturulmuş bir yaşam
sisteminden bahsediyorum. Büyük addedilen bütün planları bu sistemin
büyültülmüş hali olarak görebiliriz. Tedbir ve temkin hayati bir eylemdir. Yaşam
felsefesinin başat eylemi.
Dünya da zenginlikte bir noktaya
gelmiş olan halklar, devletler hatta bireyle, normal şartlarda temel
ihtiyaçlarını gidermiş olmanın rehaveti ve vurdumduymazlığını yaşıyorlar. Bu
şımarık hal, daha çok sahip olma isteği, daha çok zenginleşme talepleri genel
olarak savaşlara ve çetin mücadelelere sebebiyet veriyor. Bu durum
adaletsizliğe, gelir dengesizliğine sebep olup çevre ve canlıları olumsuz
etkiliyor.
Olayın başka bir boyutu olarak
hazırcılığa, kolaycılığa alışan insan zor şartlarda daha çok şaşkınlığa ve
mağduriyete uğrayabilmektedir. Ekmeğini kendi yapan, erzağını belli bir plan
dâhilinde tedarik eden, bir kısmını da olsa üretip tedbir üzerine olan insan,
virüs salgını gibi birçok olumsuz hâlde daha az mağduriyet yaşayacaktır.
Kırk elli yıl öncesi kısıtlı imkânlarda olsa insanların genelinin bağ evleri,
bahçeleri vardı. Günümüze göre kıyasla, kendi kendine yeter olmanın güzel bir
örneğiydi.
İnsanoğlu kazandıkları ile
kaybettikleri arasında gezelerken orta yolu en azından gözetmesi gerekir.
Kazandıklarıyla adalet üzre olmayı, kaybettikleriyle kendini frenlemeyi
bilmelidir. Montaigne’nin ‘İşin en uzağındaki
tanık, en yakınınkinden daha çok şeyler bilir. Olayı son öğrenen ilk öğrenenden
daha inançlı olur’ sözüyle olumlu hâlin nasıl olumsuzluğa, olumsuz hâlin
nasıl olumluluğa tevdi edebileceğinin güzel bir örneği. Talih ve mutluluk
noktasındaki tespiti de bu başlığın içini dolduracak cinsten. ‘Talih ne kadar güler yüz gösterirse
göstersin, ömürlerinin son günü geçmeden insanlar mutlu saymamalı kendini.
Çünkü insan hayatı kararsız, değişkendir. Ufacık bir eylem yüzünden bir
durumdan bambaşka bir duruma geçebilir’
Esas mevzuumuza dönecek olursak.
Korona sonrası kim ölecek kim kalacak, ülkeler ne şekilde ekonomik güç kaybına
uğrayacak, gerek insanların gerekse de toplumların korona sonrası yaşam
felsefeleri, refleksleri nasıl olacak muamması zihinleri meşgul eden
konulardan. Ama her şeye rağmen öngörüler üzerine şekillenmiş a,b,c gibi
planlar yapılmaktadır. Özellikle Avrupa Birliği, Nato, Birleşmiş Milletler,
Dünya Sağlık Örgütü gibi birlikteliklerin sonrası noktasında değişimlere,
dönüşümlere uğrayacakları türünden değerlendirmeler yapılmaktadır. İyi günde
kurulan dostlukları kötü günde test etmenin acıda olsa uygulaması olan bu
günler geçecek elbette. Aynı zamanda pandemi (kıran-salgın), ventilatör
(solunum aracı), entübe etmek (solutmak), epidemi (salgın), filyasyon
(kovuşturma) gibi birçok sağlık terimini, sağlıkçı hocaları tanıma ve öğrenme imkânı
bulduk. Sağlığa, temizliğe daha çok dikkat eder olduk.
Modernizm, konformizm gibi
anlayışlar yeniden ve tekrardan yorumlanıp ele alınacaktır muhakkak. ‘Yoksulluğu bitirmek hayır işi değildir,
adalettir’ Nelson Mandela sözünde olduğu gibi insanoğlunun değerlerini
dejenere etmeden, insanlığın topyekûn adalet üzere, paylaşma anlayışının dünya
ve ülke yönetimleri üzerinde daha çok etkin olacağı yorumları yapılmaktadır. İnsanoğlunun
başındaki en büyük belalarından, sınırsız tüketim çılgınlığı ve ölçüsüz üretim
hastalığıdır. İki durumda da dünyadaki dengeler altüst olmaktadır. Bir yerdeki
açlık, terör ve savaşlar sonuçta köyleşmiş olan dünyamızda her noktayı az veya
çok etkilemektedir.
Korona sonrası, hangi insan
aklını başına alacak? Şeytanlaşmış ülkeler ne yapacak? Yönetimler doğruya,
güzele tevdi edecekler mi? gibi birçok soruya cevaplar aranacaktır. Bu konuda
çokta ütopyadan ibaret olan hayalî bakış açısı içerisinde olmamamız gerekir ama
bir musibetin bin ders boyutu muhakkak olacağı, az veya çok birilerinin ders
alabileceği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Mesela Hz. Nuh döneminde
yaşanan tufandan, felaketten sonra en azından bir müddet büyük dersler alındığı
muhtemeldir. Veba salgınından yüz milyon üzeri ölüm, elli milyon İspanyol Gribi
gibi toplu ölümlerin sonrasında insanlar ne kadar ders aldı bu da başka bir
muamma. Bir asır öncesi yaşanan milyonlarca ölümden sonra dahi nisyan
içerisinde olduğumuz, ders almadığımız gerçeğini de bir taraftan görmemiz
gerekiyor. Oysa unutmamak çok önemli bir toplumsal varoluşçuluktur. ‘İnsanın kandırdığı en büyük budala
kendisidir’ Peyami Safa sözünde olduğu gibi çoğunluk korona sonrasında
budalalığına devam edecek maalesef. Eskilerin deyimine göre ‘Kötü kabağın çekirdeği çok olur’
Son kertede gökyüzü kanat
kanat kuşların, ciğerlerinden vurulan bizleriz. İhtiyaçları daha çok
paylaşma ve kararında mesabesinde olan felsefeyi, yaşantıyı yaygınlaştırmak
gerekiyor. Son yıllarda ihtiyaç zannedip çok artırdığımız müştemilatları
azaltarak, ihtiyaçsızlaşmaya daha da yaklaşmamız gerekiyor. Dünyamızda, güce
meyyal olmayan, gücün güdümünden mümkün mertebe sıyrılmış, güçleri veya
devletleri dizginleyici, işlevsel teşkilatlar kurulmalı. Emperyalist
anlayışlardan silkinip vicdanlara dokunmak gerekiyor. İzole edilmiş hayatlardan
bir an evvel kurtulup tabiata, toprağa, kendi bahçesini yetiştirme sorumluluğuna
dönmek gerekiyor. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki virüs tedbirleri uygulamak
korkaklık değil daha çok çevremizi ve bütün insanlığı korumaktır. Hani hep bu
günün insafsızlığından, geleceğin daha iyi olacağından bahsederiz ya işte biz
buna umut diyoruz. İnsan, hayata uydurabildiği düşleri kadar var, umudu kadar
yaşayandır.
İlkay Coşkun
Güneysu Dergisi
Sayı 127, Yaz 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder