Uçak Modu
Tanıma, tanışma, hâlleşme, sosyalleşme
gibi durumlar yalnızlığın karşısında bir set gibi duruyor. Tek başına vücut
bulmuş ‘kendini tanıma hâli’ başköşeye
oturmuş herkesi kendinden uzaklaştırıyor. Kendi yalnızlığıyla birikme hâli işte
böyle yaşanıyor. Yalnız zamanlarında kendisine koşan insan, karşı karşıya
gelmiş iki komşu gibi komşuluğunu yapıyor.
Yaralarından dersler çıkaran insan
pişer, olgunlaşır ve kabuk bağlar. Olgunlaşan bireyin, sevinci de hüznü de
ölçülüdür. Çünkü kabulleniş hâlini daha çok içselleştirmiştir. Başka bir
taraftan da yaralarından vurulmamak için kendini kollama kabiliyeti kazanmıştır.
Kendi rüzgârını kontrol edebilme yetisini kazanmıştır. Birçok sakıncası olan
yaban rüzgârlarla yelkenine yön vermek istemez ama oluşacak yeni sinerjiyle,
insanlığın büyük yelkeninin doğru istikamette ve toplu olarak yol almasını da
arzular.
Her ne kadar aklın kılavuzluğu,
insanın önündeki çok önemli bir vasıta olarak dursa da yürek, duygu ve aşk
denen soyut olgular, atbaşı yola koyuluyor ve daha çok öne geçtiği de oluyor.
Buradaki iç varlık, ‘bir ben var benden
içeru’nun tam merkezinde konuşlanıyor. İnsanın ruhi tekâmülündeki özleşme
hâli yaşanıyor. Her insan kendi hikâyesini bu minvalde idame ettirip ayrı ayrı
dünyalar kuruyor. Tebessüm eden ve gülüşleri kanatan zıtlıklar gibi çokça karşı
karşıya geliyor. Bu karşıtlık durum çekim kuvvetini körüklüyor.
Efsaneler, olağanüstülüklerde vücut
buluyor ama halvet hâli insanın önünde misafir olacağı kapıları çalıyor. Dar
çerçevede de olsa hayatiyetini illaki sürdürüyor. Kendi içselliğindeki yaşam
hâlini taşıyor. Dışarıya kapalı, iletişimin kesik olduğu bir hâl bu. Yer
değiştirmeyi imleyen tamamen kapanma hâli. Her ne kadar uçak modu bir
ihtiyaçtan, kısa yol bir çözüm gibi gözükse de insanın hayatında hep uygulana
gelen, hayatta karşılığı olan benzer bir hâldir başvurulan. Dışa dönük bir
insan dahi zaman zaman kendisini dışarıya kapatmaz mı? Kimi zaman isteyerek
kimi zaman da şartlar gereği nükseden bu durum. Bundandır belki de en çok yalnız
zamanlarında kendine sığınır insan.
Dış etkenler ve yaşam koşullarıyla,
bireyselleşme dozunu giderek artıran insanoğlu, bu haliyle bir çıkmazın içine sürüklendiği
muhakkak. Mesela üst üste, kutu kutu apartmanlarda gönüllü tutukluluk mesaisi
gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Elli-yüz daireli apartmanlar, komşuluğun
karşısında bir set gibi büyüyor. Kozmopolit güvensiz ortamlar komşuluğun
paylaşımcı sorumluluğuna dâhil olmak istemeyen insanlarla çoğalıp kuru
kalabalıklar olarak kendini gösteriyor.
Sürekli değişime, yaşam pratiğine
maruz kalan insan için sonuç, genellikle
bu tip benzerliklerle yol alıyor ama vesileleri beslemek neticelere yol
veriyor. Her
türden zıtlıklara maruz kalıp bir denge hali de oluşuyor. Bu nokta da tercihler
daha da önem arz ediyor. İnsanın tercihleri, bilinç ve şuur kazandırmalı ki
kıymetli olsun ve kıymeti artsın. Başka bir taraftan her türden çevresel
etkenlere rağmen insanın yolları bir nokta da çoğu kez kendisine çıkıyor.
Birçoklarının
yalınkılıç kahraman olma çabalarının yanında çıraklık, kalfalık ve ustalık hâli
devinip duruyor hayatlarında. Bir taraftan insan, insanla eyerleniyor başka bir
taraftan dost dostla değerleniyor. Bir taraftan sürüleşme ile sosyalleşme at başı
yolunu alıyor diğer taraftan anlaşılmama hâli gün geçtikçe uçurumlaşıyor.
İnsanoğlu, bulmak için hep arama
gemisinde yol alıp keşfe çıkmıyor mu? Ulaşılacak son nokta olan ‘bulma’ bu seferde ki heyecan duygusunun
nihayet bulduğu safha olduğunu söylesek yanlış olmaz. İnsanın hayatında sıradan
görülen her alışkanlık bilinç süzgecinden geçerse değeri kat be kat artacağı
bir muhakkak.
‘Ne sal iledir ne mal iledir/ Oluluk beyim kemal iledir’ diyen Muhlis Paşa, insanın dünya temaşasında
ki önceliğini ne güzel özetliyor. Nasıl ki bakmakla görmek arasındaki fark
insanı değiştirip dünyayı güzelleştiriyorsa, bilinç de aynı şekilde hayatı daha
anlamlı kılıyor. Öyle ki dünya, vazgeçenleri değil azmedenleri, ısrar edenleri
hatırlatıyor.
Uçak modunu her daim aktif
tutmak, bireyi toplumdan uzaklaştırır ve yalnızlık hâline sürükler elbette. Bu
da istenen, hoş bir durum değildir. Kişinin, kalabalıklar içerisinde
yalnızlığını yaşamasından ziyade, olsa olsa kendini dinlemeye alma, kendini
tanıma, kendini bulma noktalarıdır. Bu
hal bir denge halidir. Uçak modu uygulaması, adından da anlaşılacağı gibi cep
telefonlarında geliştirilen, telefon sinyalini kapatarak uçağın düşmesine,
zarar görmesine sebebiyet vermeme adına uygulanan bir güvenlik uygulamasıdır. Aynen
bunun gibi uzlet hayatın da kendini dışarı kapatıp içsel yolculuğa, seyru sülûka
imkân sağlar kimi insan. Tercih ve düşünme eyleminin önemi ve farkı burada
kendisini gösteriyor.
Canlı olmakla insan olma arasındaki
ince çizgiyi oluşturan etkin fark bu işte.
İlkay Coşkun
Yazık Edebiyat Dergisi
Sayı 7, Temmuz 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder