Babam beni gökten
yere indirdi.
Hocam beni yerden
göğe çıkardı ( Büyük İskender )
‘Milli Eğitim Bakanlığını ortadan kaldırın eğitim düzelir’ ‘Şu
mektepler olmasa maarif ne güzel yönetilirdi’ türünden uç noktalarda, hayal
ürünü yanlış yaklaşımları dillendirmeyeceğim. Milyonlarca çocuğumuzu, gencimizi
ilgilendiren, deneme yanılma, deneme tahtası, yapboz uygulamalarla keskin
değişikliklere birçokları gibi ben de karşı olduğumu söyleyerek girizgâhta
bulunmak istiyorum.
Eğitim sistemini, çağın
getirilerinden beri tutmak, soyutlamak büyük bir hayalcilik olsa gerek. Böyle
bir durumu beklemekte yanlış olur. Başka bir taraftan okullarda dağıtılan
tablet uygulamasında olduğu gibi yanlışlıkları ve hayal kırıklıklarını da bolca
yaşadık. Çağın getirilerinin yanında, kültürümüze uygun, yüzyılların
birikimlerini paralel ve uyumlu bir şekilde götürmek en doğrusu olacaktır. Birikimler, kültür ve tarih şuurunun,
eğitimin önemli saç ayaklarından biri olduğu göz ardı edilmemelidir. ‘Geçmişi ziyaret geleceğe seyahattir’
hassasiyeti bize daha doğru kararlar aldıracağı muhakkaktır. Akıl, kalp ve
beden eğitiminin içini doldurup, özümseyerek ve özümseterek sunmak çok daha önemlidir.
Yaş gurubu, seciye, karakter ve kültür durumu gibi özellikleri de buna dâhil
ederek değerlendirmek eğitim kalitesini daha da artıracaktır. Hafızlık
eğitiminde yapılan ezber ile arge biriminde çalışacak bir elemanın kendilerine
özgü farklı eğitimlere tabi tutulmaları gibi. Geçmiş, bugün ve gelecek zamanı
müfredatta dengeli bir şekilde işleyebilmektir asıl. Ne geçmişe takılıp kalmalı
ne de geleceğin salt tozpembe hayallerine dalmalıdır.
Ortak paydada ister okullu
olsun ister okul dışı olsun toplumun tamamını kitaplarla ünsiyet kurmasını
sağlamak, diri tutmak, hayat boyu öğrenmenin, inkişafın lokomotifi olacaktır. Sanat ve zanaat erbabının eğitiminde de aynı
durum geçerlidir. Müfredatın genelini
tek tip insan modeline göre planlamak, kapanması zor yaraların oluşmasına neden
olacaktır her zaman. Bu noktada insanları soyut, mekanik ve sosyal zekâ
türünden başkaca bir sınıflandırmada da bulunabiliriz. Hayat boyu öğrenme
ateşinin hep harlı tutulmasında faydalar olacaktır. Tedrisatla ilgili
aksaklıklar itina ile ele alınmalı. Eğitimle öğretilenler, anlama mertebesinden
kavrama mertebesine çıkması sağlanmalıdır. Bilgi ile marifet, bilgi ile fikir,
bilgi ile kültür, bilgi ile tecrübe arasında her zaman bir bağ kurulmalıdır.
Biri olmadan diğeri olamıyor maalesef. Bu bağlamda Uğur Mumcu bir sözünde şöyle
seslenir. ‘Bilgi sahibi olmadan fikir
sahibi olunmaz’ diye.
Millet olarak sözlü ve yazılı
kültürümüzden gelen kıymetlerimizi hem yaşamımızda göstermek hemde bunları değerlendirmek
gibi bir sorumluluğumuz var. Tarih bilincini geleceğe yazı ile ulaştırdığımız
gibi. Tecrübe ederek, görerek ve düşünerek yapılan yazılı aktarımlar sistematik
yapıldığında eğitim sistemini devamlı kılabiliriz. Okullar, meslek edinme
merkezleri olduğu kadar ilim tahsili alanlarıdır bir taraftan. İlim, toplumun
geneli için, kullanılacak ve fayda sağlanacak bir alandır. Bu bağlamda ‘İlim, iki kişi arasındadır’ ortak anlayışını da göz önünde
bulundurmak gerekir.
Bir ömür ihtiyaç duyacağımız
en azından basit beceriler kazanmayı da ihmal etmemek gerekir. Mesela insan ne
kadar okursa okusun erkekler için evdeki bir ampulü değiştirebilmek, akan
musluk contasını sıkabilmek türünden genel becerileri kazandırabilmekte
eğitimin bir parçası olmalıdır.
M.Ö. 4. Yüzyılda yaşamış olan
Sokrates’in şu sözü günümüze ışık tutan manidar ve güncel bir durum tespitidir.
‘Bu günün gençleri lüks ve gösteriş
düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır’ Başka bir
tespitte on altıncı asırda yaşamış olan Montaigne’nin
kitabında gençlerin ne kadar özensiz, hazırcı çabuk tüketen ve aceleci olduğu
yazıyor. Bu günün gençleri de buna benzer ithamlara muhatap olmakta yarının
gençlerde olacak muhakkak. Gençlerin sorunları dünyanın en eski
sorunları gibi gözüküyor maalesef. Bu zorlukları eğitim sistemi içerisinde
minimize etmek ve bu enerjiyi iyiye, güzele yönlendirmek en doğru hareket
olacaktır. ‘Kendi tarihine ve
coğrafyasına yabancı nesiller daima edilgen ve özentili olacaktır’ diyen
Yazar Bilal Kemikli Hoca’nın eğitimle ilgili yazılarını okumak faydalı
olacaktır.
Toplumu, ülkeyi çalışan bir
fabrikaya benzetirsek, bu fabrikada her türden dişliye, entegreye ihtiyaç
olduğunu bilir ve bu doğrultuda hareket ederiz. Bütün organizmanın salahiyetini
düşünüp her alanı ihtiyaç doğrultusunda ikame etmeye adaklanmak gerekir. Kısa
yoldan imkâna ulaşma alicengizliğinden ziyade marifet ve tecrübe biriktirmenin
kıymeti okullarda işlenmeli. Bu minvalde yol alacak bir eğitim sistemiyle yola
revan olunmalıdır.
‘Hikmet, müminin yitiğidir’ ‘Çin’de de olsa ilmi arayınız’ Hadis-i
Şerifler ve öğretilerimiz ışığında kendi milletimize has eğitim sistemimizi
oluşturup yaşatabilmeliyiz. Yoksa ithal edilen sistemleri bünye kabul etmeyecek
ve uyum sağlamayacaktır. Geçmiş dönemlerde birçok örneğine şahit olduğumuz
gibi. Susuzun suyu, suyun susuzu araması misali öğrencilerimizin ufuklarını
açık ve hür tutmaları sağlanmalıdır. Son yıllarda da şahit olduğumuz değerler
eğitimi, adabı muaşeret, vicdan, insanlığın ve toplumun değer yargıları,
yardımlaşma, empati, sevgi, saygı gibi alanları boş bırakmadan eğitimin bir
parçası olarak görülmeli ve bu konular devamlı işlenmelidir. Tolstoy’un dediği
gibi; ‘Bir insan acı duyuyorsa canlıdır.
Başkasının acısını duyuyorsa insandır’ şeklinde olan pozitif yaşam
felsefelerini tedrisat içerisinde işlemek faydalı olacaktır.
İlkay
Coşkun
Kardelen Dergisi
Sayı 105, Yaz 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder