Şaire Hüzün Yakışır, “+ Uç” Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme / Sinan Ayhan
Şairimiz, kitabın ilk mısralarında şöyle sesleniyor: “...,
kozası örülüyor bak// gözlerde dolanıyor ha bire koyu renkler/kışa dönüyor ömür
eylülle beraber”... (İlkgüz şiiri; sayfa 7) Her zamanın Eylül’ü koyu ve her
daim bir kozanın gömüsü gibi... İçinden cemreler, güzellikler ve aşk çıkabilir
her an... Böylece aşığın elinden bir şey gelmez ve “...her âşık vurur
dağa”(syf. 7)... Bir haslet görünür aşığın üzerinde “ilkgüz” ile gelen...
“Artı Uç” İlkay Coşkun Bey’in beşinci şiir kitabı... Daha
önce Yüreğimden süzülen Nağmeler (2008’de), Düş Yolcusu (2011’de), Bilonsa (2012’de),
Bimola(2017’de) adlı şiir kitapları yayımlandı.
Kitap 104 sayfadan, 7 bölümden oluşuyor; bölüm isimleri
şöyle: Gözde, Gaye, Vefa, Hüzün, Vatan, Tekerrür, Küçürek... 7. Bölüm olan
Küçürek Bölümü’nde orijinal bir fikir olarak şiir ikliminde soluklanan
“aforizma” keyfiyetinde kısa söz levhaları yer alıyor.
Kitabın hangi sayfasını açarsanız açın, hangi şiiri, mısrayı
okursanız okuyun sizi lirik bir sıcaklık sarıp sarmalıyor, bu sıcaklık içinizde
mısraları defalarca okuma isteği uyandırıyor... Halk deyişini yeni bir tarzda
söyleme hâli her mısrada karşılayıp, ağırlıyor sizi; sıcaklık biraz da
buradan geliyor...
Anadolu kültürü ve irfanı şiirin cevherinde geziyor adeta. “Gözlesem
Seni” şiiri’nde şöyle diyor şair: “sabah akşam gâhî yürüsem yaya/diyar-ı
gurbetten gözlesem seni/ seyr ü süluk edip yıldıza aya/bir baştan bir başa
seslesem seni”...(syf. 8)
Hakikat geleneğine özden bağlılık: “susuz suyu, su susuzu
arar ya/sinede inşirah bulur gözlerin”...(Göz Gazeli; syf. 13)
Macera dolu güzel mısralara devam:
“beni heybesinde taşıyan dünya”. (Hatırlatma; syf.22)
Dünyanın yalanı değişmez yasa, bu yasadır işte bize söz ile direnen
pervaneliğimizi hatırlatan...
Kendine uyarılardan sonra nasihat evresine geçiliyor, nasihatin
düzenlediği şiir belki de arıların, karıncaların ağzında şifa: “düşmek kolay,
kalkmayı öğren asıl/yaraları azar azar azlandırıp/tek başına maçlar kazan ey
çocuk!”(Tekkalemaç; syf. 29)
Mısralar inci gibi dizilmiş halde: “huma kuşu misali
düşünürdü arada bir” (İnsan Dağ Misali, syf.34) Çileye göğüs geren tavır...
“şiir kalbin duası/sözün bittiği yerde”(Şair’e; syf. 42)
Hikmetli... “uçurumun kenarı da olsa bir türkü yak” (Üç Sal Bir Ağla; syf. 62)
Acı çekmeyi bil...
“kepenkleri kapanan mutlulukların/ üzerine oturur esmer
yalnızlık”(Ölüm; syf. 84) İnsanın kendine dönüşen hüznüne bir dil gerek...
“yürekte inşa edilen/sığınak/taziyedir acıya” (Küçürek; syf.
90) İşte söze açılan bayrak...
Böyle böyle emsalleri büyüyen bir şiirle bize doruğu gösteren
bir yol açıyor şair; hasretlerimizi kâh günlük olayların içinden, kâh soyut
düşüncelerimizden kâh da sanki başka bir bohçadan çıkarıp bize getiriyor ve
bize kim olduğumuzu tüm cevher haliyle hatırlatıyor...
Değerlendirmemizi yine şair’in mısraları ile bitirelim:
“sürgün izleriyle mühürlenen dizlerimiz var/nefesin sık
alınıp verilmesi bundandır belki de/ölümü sürekli tadıp da ölümsüzlüğü aradığımız
gibi” (Kaçış; syf. 69)
Ey şair hüznünle kal!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder