23 Aralık 2022 Cuma

Ömrümüz Hazan

Ömrümüz Hazan

Gönül Yorgunluğu

Çocukluğunun insanı yitmiş olmalı. Hayal güvercinlerin uçuvermiş, hatıraların yıkılmış gözüküyor. Zikzak çizerek koştuğun sokakların dermanı kalmamış. Bir şimşek çakımı tercihlerin hakgetire... Hangi ara yetişkin oldun bilinmez. Düzen ve kaide çevrelemiş her bir yanını. Unutuyorsun bildiğin bütün şarkıları. Yalnızlığa çakılı yollarda serili simalar hep tanıdık geliyor. Gülücüklerin yetiştirdiği zamanların çocukları, hüzün yayıyor olmalı. İlk hayat bilgisi mutluluktu oysa.

Huzur duasına üşüşen kederler, hüzün dağıtıyor. Ağırlaşan bir yabancılaşma halini taşıyan insan asıl kendini içinde yaşıyor. Dışından çok içine yürüyüp yansımasına ayna oluyor. Büyüdüğü kader kadar, çocukluğundan kalanlar kadar var oluyor. Gerisin de bir yansıma kalıyor. Göllenen acılar, yine boğulacak birilerini hemencecik buluveriyor. Ya da ölmek için yaşadığıyla kalıyor.

Yılgın ve acıklı bir zamanı yaşıyoruz. Eski zaman resmi gibi soluyoruz. Tez kanamaya başlıyor yaralar, metanet köreliyor. Yok yılı, sensiz yılı, aman yılı, sessiz yılı, hüzün yılı ve de yalnızlık yılı, kuyulara fısıldanan sırlarıyla kala kalıyor. Hangi günahın özrüyle dolaşılıyor belli değil. Utanç yığınlarının çok olduğu yerde gönül kırgınlığı da çok oluyor. Tabi ki de gönül yorgunluğu da...

Hayal ve hatıralardan gün sayan vurdumduymazlık, gıcılamaz bir kağnı olmuş bolca üzülüyor... Hüzün mevsiminde ayvalar, dallara sıkı tutunmuş görülüyor, kış çetin geçecek olmalı. Ama yine de insan, erdemleriyle var olacak. Kalbinin hizasında sevgileriyle var...

Sen yine de sabah sabah bir türkü tuttur derinden. Gücünün yetmediği dertlerini sahibine havale et. Kalbine gömülecek bütün kaygı ve kasvetleri alsın yerinden. Arzu arayışıyla gün kovalayıp biraz şımarıklı ve gaf halinden... Siz, hüzün sevici insanlar kim öpecek gönül yorgunlarını söyle.

Boş Kabin

Doldurulması gereken deli Dumrul'ca bir yerde orda öylecene duruyor. Yalnızlıklar kadar soğuk, köşelerin kardeşidir sanki. Geçici bir süre ve kalıcı bir zamanı yine yanında taşıyor. Mütebessim, buruk ve biraz da puslu bir görüntü sergilemekte... Hep sıkışmaya, kalabalığa ve büyümeye müsellem insanlar için bir nefes ve uzunçalar bir kuvvet çekiminde, içi hırpalanmış bir bilgi işlemci gibi dünya yorgunluğu bir taraftan.

Vara yoğa tebelleş olmaların ahirinde sığaya çekilip dersini almıştır. Güttüğü dava kadar kaza geçirmiştir. Kimin koluna girecek, kiminle el ense çekecek ve kimin eteğinden tutacak belli değil. Her bir boşluğunda uzayıp gerisin geri tekrar, allak bullak olan zihinlerce uzun bir çarşı bulacak. İçerisindeki boşlukları kadar avuntusu olacak. Yine de bütün rasyonalist çağrışımlarının yanında, sezgisiyle en güzel atlas libasları giydirmeye sana gelecek.

Gönlünce, balkon ve pencere yalnızlığı taşıyan insanları, boşluklarında misafir edip boşluğuna geri salacak. Başını önüne asıp bazı şeylere anlam yüklemeye çalışacak ki bir şeyler anlam bulsun. Siyatikli bacaklarına düşen yorgunluk kadar kafasında konsantre düşünceler yok alası değil. Hoyratlık, kalpte hassaslık, tek ayak üstü oyunculuk ve moda böyle olacak. Bir köşeye sıkıştırılmış esnaf kabinlerindeki elbiseler üzerine dar gelecek. Sana sunulan bütün dünya giysilerinden intikamını böyle böyle alacaksın belki de kim bilir.

Bir Küçük Ölüm

Dalıp gidene güzel bir hülya, karabasan kötü intizar oluyor... Her ne kadar rüya üzre amel olmasa da uykunun derununda manalar, aklın çeperinde cevher oluyor. Ruhun ve bedenin çığlığını tiz işitecek küçük ölüm doğuruyor. Her gün insanların ve bütün canlıların kapısını çalarak diriliyor. Hayallerin yanında bilinmeyen türlü türlü korkuları besleyip sömürecek belki de. Hayal melezi insanı, uyku doyuracak olmalı. Hayallerle, fantastik salınımlarla mücehhez sırlı bu âlemde kaptanı usta bir gemici gibi yolunu alıyor. Bu muhayyile içinde, ruhun eniğmatik cambazlığında sessiz duruluyor…

Hayatta ne kadar az vurgun yenirse o kadar çok uyku uyunur'u, Gorki, "Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun" benzeri sözüyle ele almış. Bu sözün çeşitli varyasyonları pekâlâ olur ve aynı kapıya çıkacaktır. İnsanî bir ihtiyaç ve ömür pastasından önemli bir pay alınmıştır muhakkak. Kimine bir sığınak kimine bir kaçılacak yer olunacak. Çok uyumak kadar uyuyamamakta sığılamayan bedene ağır gelecek. Uyuyunca ömürden pay gidecek, uyumayınca yorgun kalan beden ağır düşecek. Sonuçta alışkanlıklarla yaşayan insan için bir kısmı zarar hüviyetinde, azı alışkanlık kararınca olacak... Belki de kim bilir günün bir bölümünde uyuyabilmek için uyanık olunacak.

Uyku ve rüya; ruhun, bedenin kendini dinlendirmesi için geliştirilen bir beden dili olmalı. Bilinçaltında geliştirilmiş bir kontrol mekanizması sanki. Epriyerek dünya yorgunu olmuş insanın bir kaçış noktası olmalı. İnsan, otokontrol mekanizmasını böylece devreye sokuyor gibi. Uyanık ruhun, uyuyakalan cambazlığı olacak elbet. Bu konaklamayla beden ve ruh birlikteliği sırlanıp ölüm esrikliğinde bir hatırlatma dozu olacak. Sadece uyku değil her bir küçük ölümlerle uykusuzluk dahi gelip geçecek...

İlkay Coşkun
Çare Edebiyat Dergisi
sayı 15, güz 2022


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder