11 Kasım 2023 Cumartesi

Anadolu: Bu, Harlı Irmağın Önü

Anadolu: Bu, Harlı Irmağın Önü

"Anadolu: Bu, Harlı Irmağın Önü" Yazar Sinan Ayhan'ın Ekim 2023'te, Kdy Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu onuncu kitabı. 2021-2023 yılları arasında farklı aylarda da olsa bir batında birden çok kitabın okurla buluşturulduğunu görmekteyiz. Yüz yetmiş dört sayfalık kitap, altı bölümden oluşmaktadır. Anadolu teması, metin kurucu ve sezinleyici bir üslupla yol almaktadır. Konu dâhilinde daha çok kısa yazılardan müteşekkil derinlikli bir anlatım olduğunu söyleyebilirim.

Yüz adımda yeryüzü serisinin ilk kitabı olan "Afrika: Kurutulmuş İnsan Gölgeleri" 2021 tarihinde okurlarıyla buluşturulmuş. Serinin ikinci kitabı "Anadolu: Bu, Harlı Irmağın Önü" bütünlüğün devamı açısından daha da önem arz etmektedir. Anadolu, tarihiyle, kültürüyle ve dini motifleriyle bir kilim gibi nakış nakış işlenmektedir adeta. Anadolu konusu muhteviyatı bakımından her yönüyle şamil başat bir konu hüviyetindedir. Ayrıca Anadolu üzerine ve Anadolulu olma perspektifinde kaleme alınmış bütünlük dikkat celp etmektedir. Yazar, şifacı yeniliğin ikinci örneğini Anadolu olarak görür. İlki de Afrika'dır. Anadolu, has bir ana kucağıdır. Güzel ahlâkın coğrafyası, güneş ülkesidir Anadolu. Ayrıca "Cennet, annelerin ayakları altındadır" Hadisi Şerifiyle bağ kurulup Anadolu'nun analığına vurgu yapılır. Bu özellikten dolayı da yazar, bu kitabını annesine atfetmiştir.

Bu kitaptaki yazılanların şiirden ziyade düzyazı gibi davrandığını söylesek yanlış olmaz. Düzyazı ve manzum eserin ötesinde arafta bir yerlerde, daha çokta yazarın kuramı olan "Bileği Metni"nin bir numunesi diyebiliriz. Yazar Sinan Ayhan’ın eserlerinde işlediği “Bileği-Metni” yani “cevher söz” kuramının izlerini bu kitapta da görmekteyiz. Yazar bu bakış açısını “girift hâl, tefekkürde derinlik ve mutmain kalp” perspektifinden derinleştirir ve açılımını daha da genişletir. Gerek kitabın önsöz yazısında gerekse de kitabın içeriğinde bu durum şamildir. Ayrıca Yazar, "Bileği Metni"ni ileri bir yazım tekniği olarak da tanımlamaktadır. Bileği Metni'nin henüz tam olarak anlaşılmamış olduğunun da altını çizmektedir.

Yazılarda yer alan isimlerde de kelimelerde de Anadolu'nun zenginliğini taşıyor adeta. Yer yerde olsa okuru sözlük kullanmaya, hafızayı yoklamaya dayalı bir ihtiyaç hâsılı durum oluşmaktadır. "Merkantilist (ticaretçilik), derç (alma, toplama), masif (som), anjelik eriği, iğne deliğinden geçen deve tözü, dıkşan, vezüv (İtalya'da yanardağ), bulamaç, palimpsest (parşömen kâğıt), kreşendo (ses yükseltme), batlamyus (Roma dönemi matematikçi), izgeç, reosta (elektrikte akım değiştirici), kodeklem, perikles (Atinalı soylu bir asker), drahoma (kızın ödediği başlık parası), parsifal (bir opera çeşidi), sud (kâr, kazanç), ahbaz, geno (ırsi), necah (kurtuluşa erme)" gibi bir kısım isim ve kelimeleri buraya taşımış olayım en azından.

Kitabın içeriğine bir göz atacak olursak; Yazar, ilk bölümde yüz adımda, yüz başlık altında Anadolu'nun birçok özelliğine ve değerine soyut ve somut kavramlar üzerinden anlatmaktadır. "Anadolu - Sürgün, Anadolu - Kadın, Anadolu - Süngü, Anadolu - Dünya Teni, Anadolu - Kalem ve Kılıç, Anadolu - Nakkaş, Anadolu - Yaslı Dağlar, Anadolu - Kör Talih, Anadolu - Kızıl Gerdan, Anadolu - Tarhana, Anadolu Isırgan Bir Güneş, Anadolu - Ön Türkler, Anadolu - Çeşmeler, Anadolu - Papatya, Anadolu - Çömlek, Anadolu - Salkım Söğüt, Anadolu-Otağ, Anadolu - Yas, Anadolu-Öncül, Anadolu - Taş" gibi bir kısmını örneklediğim konuların açılımlarının yapılarak işlendiğini görmekteyiz. Devamında ikinci bölümde, on adımda Anadolu, daha farklı bir perspektiften ele alınıp işlenmektedir. Üçüncü bölüm, önceki bölümlere bir ekleme hüviyetindedir. Dördüncü bölümde yazar, "albatros, Sümela, ateş ve barut" gibi Anadolu'nun eski zaman hikâyelerine bir yolculuk yapmaktadır. Beşinci bölüm de "Anadolu- Oğul Veren Kovanlar" yazısıyla adeta bir özet ve bir final yapılmaktadır. Altıncı son bölümde ise yazar, kendi sezgilerini, bakışını, ruh çözümlemelerini görmekteyiz. Bu son bölüme daha çok serbest tarzda yazılmış yazılar desek de yeridir.

Yazarın yazım biçeminin ve konu anlatımının görülebilmesi adına kitapta yer alan ilk bölüm ve son bölüm yazılarından birer tanesini buraya taşımak istiyorum izninizle. "Yüz Adımda Yeryüsü Serisi 2: Anadolu - Salkım Söğüt" yazısı şu şekildedir. "...duvar saatlerinin dili var söğüt ağaçlarında, ne zaman bir seyri işgal etse gönlüm, bir dere çizer karşı yakaya, aklım takılıp kalır dere kenarlarında salkım salkım sallanan söğüt ağaçlarına, o zaman bir sedirde yeşil bir uykuydu çocuk gözlerim, uyurdum, bir güneş de benimle uyurdu; uykusu çözülmemiş bir dilde, saat de duvar da onundu..." (sayfa 55) "Mesafemiz Ne Kadar" son bölüm yazısının içeriği ise şu şekildedir. "...mesafemiz beş taş oynayan çocukların ölçü taşları kadar, uçan demirlerin havaya bıraktığı iz kadar; bir ağ atıyorsun olanların üstüne, hâkimiyetin rüzgârda toz, rüzgârda kül kadar: bir fındık ağacına tırmanan acı su sisleri ufku tutmadan boğazımda düğümlenen söz kadar; bütün tülleri geçtik, mesafemiz yine aramızdan çekilmeyen tül kadar, göğe doğru yükselen öğün kadar..." (sayfa 173)

Son tahlilde, bilinç giyindirilmiş bir Anadoluluk portresi çıkıyor ortaya. Okurun zihnini açacak şekilde çok boyutlu yaklaşımlarla konu irdeleniyor. Daha çok sofistike nüveler barındırılmaktadır satırlarda. Tabi ki de bu hikemî tarzda ki bir anlatımla ele alınmaktadır. Hakikati ıskalamayan bir surette portreleniyor bu olgu. Yazarın duyumsamalarıyla beraber, hüzün ağrısı ve huzur duasını da görmekteyiz. Bu gün tevarüs etmiş bu kadim kültür ve medeniyetin aktarıcıları olarak bizlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Ayrıca gelecekte Anadolu yeni yeni yüzlerle ve yeni yaklaşımlara mülaki olacaktır. Bulunduğumuz coğrafyanın, iklimin taşıdığı, barındırdığı medeniyetlerin ve kültürlerin bir süreği olarak Anadolu mümbitliğini ve ekosistemini yaşamaya ve yaşatmaya devam edecektir. İyi okumalar.

İlkay Coşkun
12.11.2023



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder