28 Kasım 2023 Salı

Dünyayı Okuma

Dünyayı Okuma

Sorunlarla boğuşan bu günün dünyasında, Müslümanların özellikle biz Türklerin söyleyecek sözümüzün olduğunu, olması gerektiğini hep söyleyedururuz. Doğrudur da. İmparatorluk mirasçısı olan bizlerin bir seçimi değil bu, bir mecburiyeti olsa gerek. Ama maalesef ki aktivitemiz hareketten ve cephede bulunmaktan ziyade daha çok masa başında ve pasiflikle paslanıyoruz olmalı. Bunun gibi serdedilen düşünceler, hep söylenegelen ifadeler olsa da tekrarlamaya, kulaklara pelesenk etmeye, haykırmaya ve sonunda harekete geçmeye vesile olacaktır.

Ülkemizin ve vicdan sahibi her ülkenin kendine göre inisiyatif alacağı veya alabileceği, kıvamı geldiği bir zamanda yapabilecekleri olmalıdır. Başka bir boyutta çok çekingen, özgüvensiz olunması ne kadar kötüyse cahil cesaretini taşımakta o nispeten kötüdür. Son yıllarda ağız dolusu hiç hapşırmayan, hiç kusmayan kimi ülkeler, saman altından neler yürütüyorlar görmüyor değiliz. Dünya da hâkim güç, kendisinden olandan dahi bir şeylerini almadan hiçbir zaman bir şeyler vermemektedir. Müslüman ülkelerindeki her türden olumsuzluklara, kaybedişlere rağmen, dört yüz milyon Müslümanla çevrelenen İsrail'in geleceği hiçte parlak gözükmüyor. Dünyaya hâkim olan gücün, bizden dediği ve desteklediği güçlere (Ukrayna, İsrail, Yunanistan vs.) zarar veriyor ve tabi ki bunların karşısındaki halklara da. Bu ülkeler ki kaybetmiyor gözükseler bile on yıllar boyu hiç kazanamayacakları da muhakkaktır. Ukrayna, İsrail, Yunanistan eğer karşı muhataplarıyla anlaşma, geçinme yoluna gitseler kendileri için daha yaşanılabilir bir dünya olacağını görmüş olacaklardır.

Yaşanılan sıkıntıları ve savaşları anlatma da şiirin gücüne hep inanmışımdır. Filistin Üzerine yazdığım “Alçaktan Uçuş” şiirimi buraya taşımak istiyorum izninizle. “Serçe mütevazılığında, güvercin edasında/ sınır tanımayan kaç kuş geçti üzerimizden/ sokaklarına çocukların haram olduğu günde/ hangi yaraya pansuman hangi sızıya çare bulundu/ sınır tanımayan yeryüzü doktorlarından öte// Dün ebabillerin taş fırlatması şahidimizken/ ne çok medet umar olduk bu günlerimizden/ karıncanın su taşımasından, kelebeklerin ömründen/ saflarımızı sıklaştırmaya başladık neyse/ duvarlarda -defol İsrail- yazılarından sonra// Asırlık uykularımızdan uyanmışken/ sığınaklara yol, sokaklarda acıya direngeç olduk/ çocuk olduk genç olduk büyüdük her birimiz/ ve Selahaddinler serpildi duvar kenarlarında/ güvercinlerin sokaklarımıza konduğu günde// Ağlasınlar duvarlarında, Matza doyurmuyor karınlarını/ umutları diriltip harekete geçtiğimiz ilkbaharda/ güneşin yatık açısı gölgelerini büyüttü çocuklarımızın/ küfürsüz duvar yazılarının yanı başında/ güvercinlerin sokaklarımıza konduğu zamanda// Mekke'nin fetih sabahı güneşiyle uyandık/ burçlarına özgür güvercinler konsun Aksanın/ adına ebabil de, Selahaddin de, sapan de, taş de/ yeter ki Çin Seddi misali uzun olsun firavun korkuları/ siyonist'e alçaktan uçuşlarımızı göster artık Allah'ım”

Her din, her fikriyat ve her menfaat gurubu için güdülen bir dava olmaktadır bu dünya da. Ama her güdülen dava daha çok insancıl normlarda olmalıdır. Eğer yoksa karşısında aşamayacağı bir güç bulmalıdır. İnsanlığın, vicdanın tabiatına uygun durmalıdır. Eninde sonunda açılan yaraların derinliği kadar da insanlığın çığlığı gürleşmeye başlayacaktır. Biz Müslümanlar inisiyatif almaktan daha çok geri duruyoruz ne yazık ki. Ölmek için yaşadığımız bu dünya da insan yüzümüzü daha çok yanımızda tutarak harekete geçmeliyiz. İnsanlığımızla, kimliğimizle erklerimizle, çabalarımızla beraber dualarımızı da yanımızda tutarak…

İlkay Coşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Sayı 121, Aralık 2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder