'Gönül Sızısı'ndaki Duygusal Derinlik
”Gönül Sızısı” Yazar Muhammed Işık’ın altıncı kitabıdır. KDY Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturulun deneme türünde ki kitap, otuz bölüm şeklinde tasniflenmiş. Yayın tarihi Ocak 2025 ve yüz otuz sekiz sayfa hacmindedir.
Anlatım, insana dair birçok soyut duygu-ruh halleri kavramlarıyla ele alınmaktadır. Bu içeriğe tabi, kitapta belli başlı konular; gönül teması başta olmak üzere iyilik, sevgi, aşk, ihanet, kıskançlık, beklenti, gerçeklik, hayal kırıklığı, başarı, özgürlük, şükran, unutkanlık, sadakat, mücadele, gıybet gibi olumlu ve olumsuz cihetleriyle birçok insan halleri ele alınmaktadır. Öyle ki insanın pozitif halleri daha geliştirme ve yaygınlaştırma erkindeyken, olumsuz hallerinde cehdine düşülmektedir. Bütün İlahî dinlerin ve ahlâk anlayışlarının temelinde ve mücadelelerinde bunlar yok mudur? Türlü çeşit dilemmalarla karşı karşıya olan insanlığın tekâmülünde doğru yola, güzele, hakka ve vicdana böyle ulaşılmıyor mu?
Gönül üzerine, söz varlığımızda çok şey söylendiğini biliyoruz. Gönül konusuna kısa kısa da olsa bir değini de bulunacak olursam; Merhum Oktay Sinanoğlu'nun “Yabancı dillerin birçoğunda gönül kelimesinin karşılığı yoktur ve gönül yoktur” tespiti hep aklımızın bir köşesindedir. Yine gönül insanı Neşet Ertaş, gönülü şu şekilde tanımlar; “Gönül, insanın taş ve toprağa gerek olmadan gömüldüğü tek yerdir.” Gönül kelimesi başka tanımlamalarda da şu şekildedir. Farsçayı derûn; Arapçayı kalb, hâtır dili; Türkçeyi de yürek dili olarak geçmektedir. Gönül, aşkın dostudur. Bedeni, dünya kabul edersek gönüle, ukbâ diyebiliriz. Gönülde yaşlanma yoktur. Olsa olsa dünya değiştirme vardır. Nefis düşman, gönül ise bir kaledir. Gönül irfanın kaynağıdır. Gönül ehli olanlara fazla söz gerekmez, Gönül, âşık gibi ağlar, kanlı gözyaşı döken bir yaralı gibidir. Gönlü, aşkın ve gamın merkezi olarak bilinir. Güzel her daim gönlün sevdiğidir gibi başka tanımlamalarda da bulunabiliriz. Medeniyetimizin hep bir ‘gönül medeniyeti’ olduğunu söylemişizdir. Nefis, bedenin yoldaşı, bir taraftan da düşmanıdır. Gönül ise bir kaledir. Gönül ehli olanlara fazla söz gerekmez gibi birçok farklı farklı betimlemelerde de bulunabiliriz.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi adına altını çizdiğim bazı bölümleri buraya taşımak istiyorum izninizle. İyilik hakkında; “İyilik bir nehir gibidir. Temizdir, berraktır ve kaynağında hayat vardır” (s. 18) “İhanetler, kayıplar, acılar... Bunlar hayatın gerçekleridir ancak aynı zamanda içimizdeki gücün testleridir. Her testle insan daha da güçlenir, daha da olgunlaşır” (s. 24) Beklenti hakkında şu şekilde bir vurgu yapılır. “Beklentiler, bir bağımlılık gibidir. Beynimiz, mutluluk hormonu olan dopamin salgıladığında, beklentilerimiz gerçekleştiğinde büyük bir haz duyarız” (s. 30) Gerçeklik hakkında; “Gerçeklik çıplaktır. Tam önümüzde durur ve çoğu zaman acı vericidir. İçindeki netlik, insanoğlunun kurguladığı hayal dünyasıyla uyuşmaz” (s. 31) Hayal kırıklığı hakkında; “Hayal kırıklığı, aslında büyümenin bir acısıdır” (s. 31) Başarı hakkında; “Başarı, herkesin üzerinde taşımaya çalıştığı, bazen dar gelen bazen de fazla büyük olan bir elbise gibidir” Bütün bu anlatımların odak noktasında insana dair genellemeler çoğunluktadır elbette. Mesela bir örnek şu şekildedir; “Belki de insanın en derin yarası, kendisinden ayrılmasıdır. Yabancılaşma, varoluşun temel çelişkilerinden birisidir.” (s. 129)
Anlatımlarda daha çok geniş zaman kipi ile birinci tekil şahsın kullanıldığını söyleyebiliriz. Bu anlatım üslubunda geniş zaman kipi ile genel durumları, birinci tekil şahısla da kendisi üzerinden anlatımı örneklendirip bir nevi konular tahlil edilmektedir. Hatta yazar, kimi eleştirilerini kendisi üzerinden serimlemekte bahis görmez. Önceki söylediklerime akraba düşecek başka bir tarafta; insanın ruhunda, melekûtunda olan bütün bu hallerle insanı tahlil edip adeta sosyal ve psikolojik etüt yapılmaktadır.
Nasıl ki kulak için sessizlik onun besini hüviyetinde ise her duygu halinin de bir beslenme ve perhiz durumu yok mudur? Bu anlayış, insanın hallerini kontrol etme ve tanıma yetisini de beraberinde taşımaktadır. Bütünlüklü olarak bu ruh halleri insanın üst derece ve derekede durumunu belirlemektedir. Son tahlilde ister olumlu ister olumsuz ruh halleri olsun bu anlatımların tamamı insanı bütünleyen mürekkep unsurlardandır. Toplumsal kalıplar ve roller içinde sıkışmış insana bazı çıkış noktaları da sunulmaktadır. Toplum-birey ilişkisi, insanın hayatta edindiği roller, çevresel ve kültürel saiklerde bunlara dâhildir. Sonuçta testi taştan korkacak ve sükût başımızı hoş tutacaktır. Her insanın ruh-duygu halleri gürültü yapma eğiliminde de olsa sonucu hep sessizlik olacaktır. İnsanın ruh halini, tıynetini belirleyen hallerin müphemliğine bir değini hüviyetinde ki bu yazıları okumaya davet ediyorum. Buyurunuz. İyi okumalar.
İlkay Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder