Havayı İzleyen Adam
Her şey meteorolojide kullanılan doksan dokuz hava olayını
ezberlemekle başladı. Atmosferin biz insanoğlu ve diğer canlılara sunduğu
muhteşem görselliğini fark etmemizle devam ediyor.
Meteoroloji okulunu okuyan ve mezun olan biri için ilk
yakıştırılan unvan “çocuk hava durumu
sunacak” olmuştur. Maalesef bu işin en basit kısmı olduğunu işin içine
girdiğimizde fark ettik. Fedakârlıklar, bayram ve uzun gece nöbetleriyle
birlikte artık gerçekler gün yüzüne çıkmaya başladı. Çok az kişiye nasip olan hava
durumu spikerliği görevinin bu meslekte çalışan tüm personele layık görülmesi ise
işin ilginç yanı olsa gerek. Meteoroloji eski tabirle rasathaneler de çalışan
memur sayısının diğer meslek kollarına göre azlığının olumlu ve olumsuz
yansımalarını aleni bir şekilde gözlemliyoruz. Bina ve başkaca fiziki şartlar
bu alanda kısıtlı imkânlar sunmaktadır. Bunun sebebi Meteoroloji kurumunun devlet
yapılanmasında daha küçük kurumlar içerisinde yer almasından kaynaklanmaktadır.
Taşra kurumlarında işler daha çok müdür, rasatçı ve
hizmetli üçgeninde yürümektedir. Taşra teşkilatında çekilen aile
fotoğraflarında bu üçgen yapıyı her daim görmekteyiz.
Her hava olayına kimyadaki periyodik cetvel elementleri gibi bir
rakam verilerek şifrelenir. Meteoroloji biliminde doksan dokuz rakamıyla
bütünleşen bir cetvel kullanılır. Hava olaylarına karşılık gelen ifadeler
rakamsal şifrelemelerle yapılır ve bu şekilde bir iş bütünü oluşturulur. Mesela
doksan dokuz hadisenin içerisinde kırklı hadiselerde vardır. Kırklı hadiseler
dediğimiz hava olayları sis ve sis çeşitleridir ve her biri farklı bir rakamla
tanımlanır.
Rasat işi; meteorolojik cihazların kullanımı, ayarlarını,
bakımlarını kapsayan, ölçüm yapmaya dayanan daha çok tecrübenin önem arz ettiği
bir meslektir aslında.
Mizahi yönünü çok geliştirmiş olan milletimiz meteorolojiyi
de ihmal etmez tabi ki. Bunların en ilginci köy ve kasabalarda eski yıllarda kurulmuş
olan yağış istasyonlarındaki rasat parklarına giren bazı insanların yağışölçerin
içine su koyduğu veya küçük abdestini buraya yaptığıdır. Bu hoş olmayan
olaylar, rasat işiyle uğraşan memurlara yapılan bazı şakalardandır maalesef.
Şifreli rasat kodlarından olan 9999 ifadesinin karşılığı meteorolojik
görüş on kilometre ve üzerinde demektir. Bu şifreli bilgi kodunu bazen merkeze
telefonla ya da eskiden kullanılan telsizle iletilirken 9999 kodunu dörtdokuz
(49) şeklinde iletildiği de olmuştur. 49 sis hadisesinin bir kodu olduğundan,
raporda karmaşaya sebebiyet verdiğini bir emekli çalışanımızın bizlere
aktardığı ilginç bir hadise olarak hafızalarımızda saklıdır.
Bir başka hafızamda kalan ilginç bir olayı daha size
nakletmek istiyorum. Bu olayı da yine emekli bir meteoroloji çalışanımız
bizlerle paylaşmıştı. Ankara dışı şehirlerden gelen tüm veriler Ankara’da rasat
toplama merkezinde toplanmaktaydı. O zamanlarda bu işlem mors alfabesinin
kodları ile iletilen telsizlerden kısa ve uzun gönderilen seslerden
oluşmaktaydı ve bu şekilde iletişim sağlanmaktaydı. Bu alfabeyi çok iyi bilen çok
az personel vardı taşrada. Ankara’nın rasat toplama zamanı bu telsizlerden
iletilirdi. Mors alfabesini tam iyi
bilmeyen birçok taşra çalışanı telsizin çıkardığı seslerle harekete geçerlerdi.
Bunu fırsat bilen Ankara rasat toplama memuru mors alfabesiyle komutu “sıraya girin inekler” şeklinde uyarı
mesajını yollamaktaydı. Taşra çalışanları ise bunu uzun bir süre
anlamamışlardı. Ta ki askerde mors alfabeyi çok iyi derecede öğrenen bir taşra
çalışanının bu komutu çözmesiyle kendini Ankara’da bulması bir olmuş ve
Ankara’ya gidişiyle bu hoş olmayan olay son bulmuştur.
Bu iş dalında gelişebilen komik sayılabilecek olaylar hiç
bitmez sanırım. Özellikle hava durumu sunucularının “hava durumu nasıl olursa olsun, yeter ki sizin havanız iyi olsun”
ya da “donsuz bir gece dilerim” gibi haberi sonlandırma cümleleri de
hafızalarımızda yer edinmiştir.
Güzel ve anlamlı bir söz vardır. Bütün hava tahmincileri bunu
iyi bilir. "Tahmin edemediğimiz bir
damla yağış bizi sırılsıklam ederken, beklediğimiz şiddetli yağış bizi ıslatmaz".
Rasatçıların, kendilerinin ve cihazların hatalarını
gizlemeye yönelik ufak tefek hile yöntemleri de vardır tabi ki. Bunu birçok
çalışan, müdür ve kontrol memuru da bilir. Mesela yazıcı kalemin diyagramda
çizmediği bölümler elle çizilir. Çıkartılması unutulan bir yazıcı cihazın
çizdiği kalem bölgesi, çamaşır suyuna pamuğu sürerek çıkartılıp yok edilebilir.
Günümüzde bazı bilgisayar programları kullanarak uzaktan, evden dairedeki
bilgisayara ulaşarak rasatları yapmak gibi. Bu listeyi pekâlâ uzatabiliriz.
Yaklaşık yüz yıl önce illere ve bazı ilçelere kurulan
meteoroloji binaları ilk kurulumlarında şehrin ve yerleşim yerinin dışındayken
günümüzde şehirleşmeyle beraber şehrin içerisinde kalmıştır. İlk yıllarda
bahçeye kurtların ve yaban hayvanların geldiğini çokça duymuşluğumuz vardır.
Ayrıca “zamanında buradan bir tarla
alsaydım”, “bir zamanlar buralar
tarlaydı” cümleleri aşina olduğumuz cümlelerdir.
Belli bir yaşın üzerinde meteoroloji çalışanlarının, “elektrik kesikti rasadı gönderemedim”
bahanesine sarıldıkları çok olmuştur. “Elektrik
kesikti ders çalışamadım” öğrenci bahanesine çok benzer olan bu ifade “gece uyuya kalmışım, rasadı gönderemedim”
ifadesinin karşılığı olduğunu pekâlâ herkes bilmektedir.
Ülkemiz son yıllarda bu sektörde büyük atılımlara imza
atmıştır. Telsizli, telemli, teleksli ve bilgisayarsız günlerden meteorolojik
radarların, meteorolojik uyduların, otomatik istasyonların olduğu günlerdeyiz.
Diğer mesleklerde olduğu gibi mesleğine hastalık boyutunda
tutkun olanları görmek de mümkündür. Otuz yıl memuriyet hayatında hiç senelik
izin almamış memurlara da rastlayabiliyoruz. İzinlerinde ve istirahatlarında
dahi ısrarla havayı takip etme isteklerine ne demeli?
Atmosferin genel yapısıyla ya da meteoroloji cihazlarıyla
ilgili bilgiler genel kültür yarışmalarında gerek bulmacalarda önemli bir yer
tutmaktadır. Meteorolojik cihazlardan plüviyometre, anemometre, barometre,
higrometre, evaporimetre, helyograf gibi kelimelerin ne anlama geldiği çokça
sorulmaktadır.
Meteoroloji çalışanlarının dışında gönüllü meteorolojist
diyebileceğimiz birçok insanda hava olaylarını özellikle tarımsal ve iklim
boyutuyla takip ettikleri bir gerçektir. Bazı insanlar var ki koltuklarında
şemsiyelerini ihmal etmezler ve hava durumu hakkında bilgilenmeden evlerinden
dışına ayaklarını basmayan insan örnekleri de vardır.
Bu kurum çalışanlarıyla ilgili bir diğer bilgi; öteden
beridir meteoroloji okul mezunlarının inşa ettikleri devrecilik sistemi birçokları tarafından pek hoş karşılanmasa da
kör topal da olsa devam etmektedir. Bir nevi askeriyedeki devrecilik
uygulamasının sivil versiyonu gibi düşünebilirsiniz. Alt devre diye ifade edilen daha çok bulaşık ve çay servisi gibi
yardımcı işlere de koşturulan genç memurları görmek mümkün. Bu memurlar
kendilerinden sonra gelen genç memurlara alt devre görevini devrederek bu
sistemin devamlılığını sağlamaya çalışıyorlar.
Suhunet, cumulus, aero gibi Arapça, Latince ve İngilizce
birçok kelimeyi hayatımıza sokmuş olan meteoroloji ilmi coğrafya, tarım,
havacılık gibi birçok iş koluyla birlikte işlevini sürdürmeye devam etmektedir.
Bayram, hafta sonu, gece demeden hava olaylarını sürekli
gözlemleyerek çok önemli bir görevi üstlenen meslektaşlarıma sağlıklı huzur
dolu güzel bir hayat dilerim.
İlkay Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder