Hayatımızda öyle çok
kapılar var ki. Girilen, çıkılan, kendisine bağlayan kapılar. Sevgiyle gönülden
gönüle akan muhabbet kapısı, aşk kapısı. Görünen ve görünmeyen bütün kapılar. Dışarıdaki afetlerden korumak için Allah’ın bazen bizlere
kapattığı bütün kapılar. Sabır ve emek kapısı. Kapına geldik Ya Rab çevirme bizi!
Kapıya gelen çevrilmez.
Kapıya gelmek, istikamet üzre olmanın, arınmanın, pişmenin, yüce makama arz-ı
hal sunmanın en önemli nişanesidir. Tasavvufta, ‘kapının eşiğine başını koyma’ teslimiyeti vardır. Kapı, yâre
duyulan aşkla hep yan yana zikredilmiş. İlahi aşka giden bütün kapılardan
kovulmamak şiar edinilmiş. Kovulmanın en büyük ceza olacağı özellikle tasavvuf
geleneğimizde bolca zikredilmiş.
Sadece cismani bir varlık
değildir kapı. Yunus’un piştiği, Tapduk Emre’nin dergâh girişi. Âşık Veysel’in ‘iki kapılı bir han’ benzetmesidir.
Zerreden kürreye her evrede kendini gösteren bir mekândır. Kâinatın hülasasını
taşıyan hücrede dahi kapıyı görmek mümkün. Küçücük hücreye, noktaya dünyaları
sığdıran rabbimiz, canlıyı ve cansızı ne kapısız koymuş ne de rahmet kapılarını
kapalı bırakmış. Baba hazine kapısıdır, açmasını bilene! Anne; cennet
kapısıdır, geçmesini bilene! Kardeş; gönül kapısıdır, bakmasını bilene. Baba kapısı denir baba ile özdeşleştirilir. ‘Devlet baba’nın yanında hep devlet kapısı da yer alır. Kapı halkı, kapı sarayı hep bizim geleneklerimizin ürünleridir.
‘Çocukluğum koşup gelse kanatlı kapılardan’ diyen Yavuz Bülent Bakiler mısrasındaki
gibi maziye hasrettir, özlemdir. ‘Doğruluk
dost kapısıdır’ diyen Hacı Bayram Veli sözündeki gibi değerlidir. Şair
Hayrettin Durmuş’un ‘Kapına Geldim’
şiir kitabında ki bir şiirinin bir bölümünde şöyle sesleniyor. ‘Kirlenmemiş ırmaklarda yudum kalbimi/
Beyazlara bürünmüş gelincik kız edasıyla/ Bıçağın ağzını öpmeye giden/
Kurbağanın edasıyla/ Kapına geldim/ Boş çevirme sına beni. Merhum Âşık
İsmetî’nin ‘Kapındayım’ şiir
kitabının içerisinde yer alan, âşık’ın bade içmesine vesile olan ‘Kapı
Güzeli’ şiirinin bir dörtlüğünde; sevdasıyla
nice yıllar yetiştim/ Herhâlde gördüğüm kapı güzeli/ Dil öğrendim kuşlar ile
ötüştüm/ Herhâlde gördüğüm kapı güzeli. Bir şiirimde ben de şu şekilde
seslenmişim; kapıları sıkı sıkıya
kapatman neye yarar/ acılar törpüler ömrü/ ölü toplayan hayat neler doğurur.
Son yıllarda güvenlik
talepleriyle beraber kapılar her ne kadar daha sağlamlığa, griye ve dahi
kasavete bürünse de her zaman sıcaklığını sürdürmeye devam ediyor. Dışa açılan
kapıların yanında içeriye açılan kapılar hâlâ çoğunlukta. Misafiri ilk
karşılama heyecanını her zaman üzerinde taşıyor yılmadan usanmadan. Giriş-çıkış,
kalkan-sır, sıcak-yuva gibi birçok değerin yardımcısıdır. Bahçeye, sokağa,
hayata açıldı her daim. Sokağa, şehre açılan bir göz hüviyetinde. Kapının yanı
başında bizlere nefes aldırarak arkadaşlığını hep sürdürmektedir. Eskiyen
kapılarda kaç çocuk büyüdü, kaç gelin eşiğinden atladı, ne çok hayatlar geçti.
Ne çok hatıralar bıraktı maziye, tarihin her dilimine.
Cıvıl cıvıl çocuklarla, şekerlerle,
çikolatalarla açılan bayram kapıları ayrı bir güzeldir. Bayram namazı kapıları
ne kadar dualıdır. Hz Ömer’in kapısına vurup da ‘ölüm var ya Ömer’ diyen anlayış ne kutludur. Döne döne aradığın
çare kapılarıdır onlar.
Şehirlerin de kapıları
vardır. Kiçikapı, Ahırkapı ve daha niceleri. Ülkelerin de kapıları vardır. Hem
dışarı hem de içeri açılan. Edirnekapı, Kapıkule, Sarp Sınır Kapısı. 1071 de Alparslan’ın
Anadolu’yu bize açmasına vesile olan Malazgirt kapısı. Kapıyı her dem önceleyen
ceddimiz kapıkulu ocakları, kapıkulu askeri teşkilatı gibi birçok
örneği sıralayabiliriz.
‘Kapılarda kalasın’ diye
serzenişlerimizi de karşılar kapılar. ‘kapılı
bacalı olmak’ sözüyle dileğimizi de taşır. Kapı, nasihatlerimize de
ilhamdır. ‘Kapa kapını, öv komşunu’ ne
derin anlamlar ihtiva eder. ‘kapıdan
alacaklı bakarken, pencereden sadaka verilmez’ diyen dedelerimiz neleri
görmüş geçirmişler.
Ne çok sır saklar
kapılar. Ne çok mutluluğa ve ne çok acıya şahit olur kapılar. Hep yolla,
sokakla içselleştirilmiş kapılar. Ruh derinliğine, şuura ulaşıp pişmek için kaç
kapı geçilir. Kaç kapıdan icazet alınır.
Çat kapı sürprizlerini hep yaşarız. Görüntüde bedeni tutsak edip kaç ruhu
özgürleştirir. Ayrıca esareti yaşayan sadece mahkûmlar değildir belki.
Kapıların esareti hiç kimsenin aklına gelmez. Kapı, kapı içinde matruşka.
Geçmişte tokmaklarıyla bu
gün zilleriyle, eşikleriyle, süsleriyle bizi yuvamıza ve sokağa bağlayan, maddi
ve manevi bütün rahmet kapılarını bizlere hep açık tutan rabbimize şükürler
ola.
İlkay Coşkun
Nisan-Mayıs-Haziran 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder