18 Haziran 2020 Perşembe

Gündönümü Dergisi, Sayı 2, Yaz 2020, Şiir Sanatı, İlkay Coşkun


Şiir Sanatı

İnsanın tekâmülü için yenilik ve geleceğin şekillenmesi için incelik, zarafet, letafet değerlerini ihtiva eden değerler bütünüdür sanat. Yüreğe, göze, kulağa, beyne kibarlık kazandırır. Düşünsel ve hissel egzersiz sunar. İlimle, zanaatla kazanılan maharetlerin yanında tamamlayıcı, destekleyici, renklendirici ve süsleyici ikinci bir kanat hükmündedir. Resim, müzik, şiir gibi kazanılan melekeler sanatın özünü teşkil eder. Her ne kadar güzel sanatlar arasında hudutlar olsa da aralarında hep bir ortak dil vardır. Sanat, canlının hayatını devam ettiren, kan devinimini sağlayan damarlar gibidir. Damarların ayrı ayrı fonksiyonları olsa da özünde organizmayı, canlıyı yaşatmak amaçtır. Sanat dalları da böyledir.

Derdini, hayalini, itirazını şiire dökene şair denir. Bunun için ille de kalem kâğıt olması şart değildir.  İlham ve emek arasındaki sarkaçta yolunu almalı şair. Dildeki estetik, ses, yeni nefes ve farklı deyişleri yakalayabilmeli. Yüreği besleyen şiir, gıda ve ilaç hükmündedir. Yapılan her bir işin bir teoriği bir de uygulaması vardır. Şiir bilgisi şairin teorik altyapısıdır. Esin, ilham, yaşanmışlık ve emek, şiir yazma eyleminin uygulamaya dönüşmüş halidir. Gerek şiir bilgisi gerek şiir yazma eylemi şairi tamamlayan ve bütünleyen en önemli iki unsurdur. Birbirinden ayırmamak gerekir. Dil yoldaşlığında, sevgi ve sezgi kardeşliğini paylaşıp damakta tat bırakır. Şiir dışında illaki ısınma yöntemleri vardır. Şiir bunlardan biridir sadece. Şiir, edebiyatın büyük kardeşidir veya başka bir ifadeyle edebiyat topluluğunun büyük ortağıdır. Şiir, edebiyatın diğer dallarıyla her zaman iletişim içerisindedir. Mesela öyküyü şiirsel bir anlatımla kaleme alabilirsiniz. Şiir, edebiyat dalları içerisinde en çok başvurulan zor bir alandır.

Şiirin, müzik gibi diğer sanat dallarıyla dirsek temasını ve hayattaki hâl ve kâl üzerindeki büyük etkisini düşünmemiz gerekiyor. Şiir olmasaydı; ağıt, serenat, ritim, müzik nasıl olacaktı. Dil yarım kalır, insan ve duyguları hastalıktı olurdu. Bilgi, fikir, sezgi ve düşsellik yanında hayatın içerisinde derin sevgiler edinip hayattaki acılara, zorluklara karşı duyarlı ve çözüm odaklı olmayı şairce duruşun en önemli yanı olarak görmek gerek. Şiirde esin ve emeği; tek bir organizmayı, tek bir embriyoyu oluşturan kimerizm gibi görmek mümkün. Şiir açısından esin ve emek birbirini tamamlayan ve bütünleyen iki temel unsurdur. Biri olmadan diğeri olmaz. Bu yüzden ‘hangisi değerli’ sıralaması yapmak afakî olur, gerçekçi olmaz.

Şiir daha çok ‘olması gerekeni söylemelidir’‘Olması gereken’ üzerinden hareket etme çabası dozundan fazla didaktikliği ihtiva etmemeli. Şiir bu bağlamda ille de bir şeyler öğretmemeli. Şiir, alternatifleri sunmalı ama “şu doğrudur” dememeli. Temizlik vurgusu yapılmalı ama su en iyi temizleyicidir vurgusu yapılmamalı çünkü şiirin görevi bu değildir. Mazi, şu an ve gelecek şiirin hasat tarlası olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. Şairin hep mazi de yaşaması ve şiirlerini bu çerçevede ele alması şiirini sıkıcı yapacağı kadar hep geleceğin hayalperestliği ile şiiri zorlaması okuyucuyu gerçeklerden uzaklaştıracaktır. Tercihin tadında, kararında olması daha yerinde olacaktır. Kurallar, eğilimler ve bilindik yöntemler üzerinden şiiri işlemenin de birçok temeli yıkarak yeni yapılar inşa etme çabasında olmanın da olumsuzlukları olacaktır.  Farklı sesler bulacağım diyerek gösterilen çabalar şairi yeni damarlara da götürebilir. Gürültülere, homurtulara da taşıyabilir.

Şiir yazanlarda, evlat sahibi olmak isteyen bir insan veya ev almaya çalışan bir ebeveyn gayretini görürüm. Şiirden alınan hazzın yanında kuvvetli bir yazma dürtüsünü yaşarlar. En güzeli yazma dürtüsüdür. Sevgiliye yazılan bir şiirin anlamı ve gerekçesi yanında, toplumsal içerikli yazılan başka bir şiirin başka bir anlamı ve gerekçesi vardır. Bir yerde yaraya parmak basmak gibi bir değer taşırken başka bir yerde duygunun dışa vurumu hüviyetindedir. Bu bağlamda şiir yazanları daha çok duyarlı, daha çok âşık, daha çok hayalperest, daha çok uçarı, daha çok kırılgan ve daha çok insan olduklarını düşünürüm.

Şiirin sesi ve derinliği şiirin kalıcılığını belirler. “Her dem taze şiir” kıstasına uyan şiir kalıcıdır. Kimi şiirler vardır yazıldığı anda anlaşılmayabilir, değerini bulmayabilir. Yüzyıllar sonra keşfedilebilir. Kendini güncelleyen şiir tat verir. Tat veren şiir güncelliğini devam ettirir. Gönüllere dokunma ve yüreklerin sesi olma şiirin yaşam süresini belirler. Duyulara hitap eden, şaşırtan, aklı allak bullak eden şiirin yaşam süresi fazladır. Şiirdeki iç ses, ahenk ve ritim uyumu şiiri besler, şiirin tadını artırır.

Şiirin iç sesi, anlatımdaki akıcılığı, üslubu önemlidir. İyi bir şiir dili yakalanabilmeli. Çok bilindik şeylerden ziyade bilinmedik şeyleri akıcı, saf anlatımla okura sunabilmek önemlidir. Okuru şaşırtmalı şiir. Sağ gösterip sol vurabilmeli veya tersi olabilmeli. Tema, anlatım, imgeler, şiirde mimari, yenilik, zenginlik, kullanılan kelimeler okurun ilgisini çekmeli. Duyulara hitap edebilmeli. Duygu önde olmasa da tamamen duygudan arındırılmamalı. İmge ve sözcük örgüsüyle orijinalliği taşımalı. Okur için şiirde yeni bulunmuş bir damar çağrışımını yapabilmeli. Şiir kendi başına bir örnek teşkil edebilmeli. Benzerlik algısını okuruna vermemeli. Kalıcı ve güzel bir şiir düşüncesi okurda oluşabilmeli. Okur, tat almalı şiirden.

İmgeleri oluşturma, şiirin temelini, çatısını inşa etme gibi yapım aşamalarında insanı düşünmeye sevk ediyor.  Şiir ayrıca okumaya ve araştırmaya yönlendiriyor. Bu durumda şiirle olmaya, şiirde kalmaya yönlendirerek insanı şair yapıyor. Dilde, kelimelerde zarafeti arayan şairin hayat kalitesi, düşünce dünyası zenginleşiyor. Şair adeta kelimelerle dans ederek huzura kavuşuyor. Cümlelerdeki melodiyi, sesi, raksı arıyor.

Şairin önsezilerinin daha kuvvetli olduğunu düşünürsek; insana, tabiata, dünyamıza gelebilecek olumsuz hâl ve şartların bertarafı için çaba göstermesidir. Şairin, yenilikçi yönünü muhafaza ederek insanın, toplumun, canlıların ve çevrenin sorunlarına karşı duyarlı olmasıdır. Her ne şartta olursa olsun adaletin, doğrunun yanında olmasıdır.

Şiir; binalar, köprüler, hava alanları inşa etmez. Ülkelerde kurmaz ama mevcut durumda dili, kültürü, iletişimi zenginleştirir. Sevgi, aşk, özgürlük, adalet olgularının içini doldurur ve güçlendirir. Sorgulayan insanların sayısını artırır. Devrimleri, özgürlükleri başlatan ilk adım sesidir şiir. Müziğe söz olup insanları eğlendirir. Marş olur kavgada insanı cesaretlendirir. Dilde dua, ölümde ağıt, sevgiliye mektup olur. En önemlisi de insanların ruhlarının eğitilmesini ve zenginleşmesini sağlayarak insanları olgunlaştırır.

İlkay Coşkun
Gündönümü Dergisi
Sayı 2, Yaz 2020




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder