29 Ocak 2024 Pazartesi

Eyvah Cumhurbaşkanı Oldum

“Eyvah Cumhurbaşkanı Oldum” da
Hayal ile Gerçeklik Arası

"Eyvah Cumhurbaşkanı Oldum" Yazar Abdurrahim Zararsız ile Yazar Muhammed Işık'ın, Kasım 2023 tarihinde, KDY Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturdukları romanlarıdır. Kitap, yüz yirmi sayfa hacminde ve on beş konu bölümünden oluşmaktadır.

Romanda, gerçek ile hayal arasında yaşanması muhtemel Cumhurbaşkanı olma konusu, mizahi bir tavırla ele alınıp işlenmektedir. Bu durumun en yakın örnekliğini Kemal Sunal’ın kimi filmlerinde görmekteyiz. Bu filmlerin senaryolarına benzer bir senkronik yaşanmışlık olduğunu söyleyebiliriz. Bununla beraber uzaklardan da başka bir örnek verecek olursak; Uruguay’ın 2010-2015’te Devlet Başkanlığını yapan Jose Alberto Mujica Cordano’dur. Aylık 12 bin dolar olan maaşının yüzde doksanını hayır kurumlarına bağışladığını biliyoruz. Dünyanın en fakir devlet başkanı olarak anılmaktadır ve başkaca buna benzer birçok ilginç özellikleri vardır. Romanda anlatılan cumhurbaşkanı karakteri ile bu devlet başkanının ortak yönlerinin olduğunu söyleyebilirim.

Ortak roman yazılması ilginç bir deneyim olsa gerek. Karşılıklı yazılan nazire şiir, deneme vs. kitaplarını biliyoruz ama roman türünde de böyle bir örnek olabiliyormuş demek ki. Muhtemeldir ki yazarın birisi, romanın ana inşasını oluşturmuştur. Devamında da diğer yazardan da katkılar, ayrıntılar ve süslemeler alınarak roman nihayete erdirilmiştir. Veya bambaşka bir teknik kullanılmıştır. Yöntem ile alakalı nihai durumu yazarların birinci ağızlarından öğrenebiliriz ancak.

Gerek kitap isminden gerek kitap görselinden gerekse de içerikten anlaşıldığı üzere mizahi bir roman ile karşılaşıyoruz. Konunun özünde müzmin ezikler sınıfında olan Fikri Sapaksız'ın aynı kendisi gibi bir gurup arkadaşıyla birlikte TEP (Türkiye Ezikler Partisi)’ni kurmaları ve Fikri Sapaksız’ın cumhurbaşkanlığına giden serüvenini mizahi bir dille işlenmesidir. Eskilerin tabiriyle “Körün gözü açıldığında kırdığı ilk şey bastonudur” türünden ironik ve trajik durumlar da yaşanmıyor değil. Müzmin ezikliği taşıyanların, yerine göre miskin ve tembellerin böyle bir parti kurmaları ve cumhurbaşkanlığına giden yolda çaba sarf etmeleri de bir tezatlık oluşturuyor olsa da her şeye rağmen anlatım güzergâhında mantıksal bağlantılarının da tahkim edildiği görülmektedir. Hayatta yaşanılan horlanmışlıklar, sahipsizlikler ve hatta miskinlikler hep olagelmektedir. Hayatın içerisinde böyle tipolojik cismaniye tepesinin hep dolu olduğunu da görmekteyiz. Böyle müzmin tavırlar ki zamanla değişmenin, kırılmanın determinantına, aşındırmasına da maruz kalmaktadır bir taraftan.

Roman karakterleri bir elin parmakları kadar az sayıdadır. Bu karakterlere bir bakacak olursak; Siyasi İşler ve Teşkilat Başkanlığı yapan ve sonrasında da Cumhurbaşkanı olan Fikri Sapaksız ve eşi Melahat Hanım ve Cumhurbaşkanı olduktan sonra ikinci evliliğinden eşi Cemile Hanım. TEP (Türkiye Ezikler Partisi) Başkanlığını yapan Hayati Bahtsız, Tanıtım Medya ve ARGE Başkanı Burhan Bayat, Parti Sözcüsü Avni Avadancı ve eşi Nermin Hanım ve atamaları yapılan bazı üst düzey bürokratları sıralayabiliriz. Roman konusunun muhteviyatına fazla girmeden, merak duygusunu fazla törpülemeden başka bazı birkaç ayrıntıyı buraya taşıyacak olursam; Ülkemizi yönetmede dahli olduğuna inanılan “Kırsaçlılar Heyeti, uzay çalışmalarımız, YÖK, SGK, TOKİ, Maarif, ekonomi, tarım gibi devletin ilgili birçok kurumu, kadının kaşını yapayım derken erkeğin gözünü çıkaran kanun olarak bilinen İstanbul Sözleşmesi, kadının beyanı esastır uçuk anlayışı, dünyayı yöneten dört büyük aile, LGBT, cinsiyetsizlik projesi, gobel denen kerata, sosyal medya gibi günümüze dair birçok güncel mevzu, romanın ilgi alanında yer almaktadır.

Çizilen portrede ezik ifadesi, toplumumuzda ezilen, itilmiş, ötekileştirilmiş kişilikler yanında saflığı ve iyi niyetliliği de yanında taşımaktadır. Lakırdı yuvarlayan, oturduğu yerden kaynanalık yapan, ağızları açlık kokan ama çelebilikten vazgeçmeyen, sünepe kişiliklerdir bunlar. Genellikle eşlerinin tabiriyle, “bir baltaya sap olamayan çürük odunlar” gibidirler. Kıraathanelerin müdavimleridirler. Geçim tutmakta zorlanan kişiliklerdir. PTT (Pijama Terlik ve Televizyon) müdavimleridirler. Bu kişilerin her ne kadar tembellikleri, miskinlikleri olsa da pesimist değillerdir. Kültürümüzde olan "miskinler tekkesi" müdavimleri ve değme sofiler gibi roman karakterleri de miskindirler. Ama içlerinde kimileri aklın ötesinde deliliğin sınırında yaşayanları da vardır. Bu müzmin ezikliği daha çok kanıksamış kişiliklerdir. Bir taraftan bu insanların tavırları da öfkeleri gibi birçok halleri de samimidir.

Sonuçta her insanın her karakterin hayattan beklentileri, kendi içlerine yürüyüşleri farklı farklı olmaktadır. Hz. Mevlana’nın "Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma" gibi bir gerçekliği de beraberinde taşımaktadır hayat. Bu karakterler bir taraftan pencere ve balkon yalnızıdırlar. Kendi eşleri ve çocukları tarafından da ötekileştirilirler, sevilmezler. Muhalif, otokrasi muarızı kişiliklerdir. Ne elitiz mi ne de kapitalistleşmeyi istemeyen Anadolu'nun çocuklarındandırlar. Zaman zaman kurnazlıklarının nüksetmesi de olur. Böyle insanları eleştirmekten daha çok farklı bir boyutta yasadıklarını düşünmek daha olumlu bir bakış açısı olacaktır elbette. Bu karakterdeki kişilikler kendileriyle kalabilmenin mücadelesini vermektedirler. Bu hayatta herkes değerli bulduğu kişisel tarihini bir şekilde yazmaktadır ve yaşamaktadır. Özellikle romanın finalinde okurlar çok şaşıracaklar ve bunca görü ile bütün zihin yetileri dumura uğrayacak gözüküyor. Eğlenceli, hoş, güzel bir roman okudum diyebilirim. Okunmasını ehemmiyetle tavsiye ederim. İyi okumalar.

İlkay Coşkun
Papatya Dergisi
Sayı 9, Şubat Mart 2024



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder