6 Nisan 2025 Pazar

Gökyüzüne Bakmanın Faydaları

Gökyüzüne Bakmanın Faydaları

En Kıymetli Bir Nimet

Havanın, nimetler içerisinde en kıymetlisi olduğu muhakkak. Nefessiz yaşayamadığımız, bu kıymete en önemli delildir. Bunun dışında da çok delil vardır elbet. İmam-ı Gazali'nin “Allah'ın Mahlûkatında Yarattığı Hikmetler” anlamına gelen “El- Hikmetü fi Mahlukatillah” eserinde havanın kıymetine dair Kur’an ve hadislerin ışığında bolca tespitlerde bulunulmaktadır. Arzın, insanların, hayvanların ve nebatatın yaratılışına açılan hikmet kapılarına yönelik açıklamaların paralelinde havanın yaratılışındaki hikmetlere de ehemmiyetle değinilmektedir. Hatta anlatımlar, semanın yaratılışındaki hikmetlerle başlanıp diğer varlık mertebeleriyle devam etmektedir. Mesela hava ile ilgili anlatımların bir kısmı şu şekildedir: Rüzgârın havayı arıtıcı yönü, havanın vücut ısısını ayarlama özelliği, yağışların bulutlar ile taşınması gibi onlarca ayrıntı üzerinde durulmaktadır.

Mesela bir tespitte “canlıların nefes alması kesilse, kalplerinde yükselen hararet sebebiyle helak olurlar” şeklinde ifade edilmektedir. Kitaptaki başka bir alıntı da “semayı yaratmakla kudretinin noksan sıfatlardan temiz olduğunu gösteren Sübhan, onun renklerini, renklerin en şiddetlisi ve göz için en uygun şekilde yaratmıştır. Onun yeşillikleri ve mavilikleri göz için uygun yaratılmıştır. Nefisler semaya döndüklerinde onun genişliğinde bir nimet ve rahatlık bulur. Özellikle de yıldızlar saçılıp ayın ışığı yayıldığında. Hikmet sahipleri derler ki; "evindeki nimet ve rahatlık semayı görebildiğin yer kadardır.”

Havayı anlatan bölümde referans alınan Ayetlerin bir kısmına yer verelim. “Üstlerindeki göğe bakmazlar mı onu nasıl bina edip ve süsledik, onun hiçbir çatlağı yoktur” (Kaf Suresi, Ayet 6) “Şanı ulu ve noksan sıfatlardan yüce olan Allah, “Yedi sema yarattı.” (Talak Süresi, Ayet 12) Hicr Süresi 22. Ayette “Ve biz, rüzgârları yüklü olarak gönderdik, böylece semadan su indirdik de sizi onunla suladık. Ve onun hazinelerini (denizleri, nehirleri, toprak altı ve toprak üstü su kaynaklarını, gölleri) oluşturan siz değilsiniz” Nahl Süresi, 10 ve 11. Ayetler de “Size gökten su indiren O'dur ve hayvan otlattığınız çayırlar O'nun sayesinde gelişir. Allah su ile sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve çeşit çeşit meyveler bitirmektedir. Bunda düşünen kimseler için -Allah'ı tanıtan- deliller vardır.”

Son olarak, İmamı Gazali'nin semaya bakmayı değerli bulduğu on faydayı şu şekilde sıralayabiliriz. “Üzüntüyü eksiltir, vesveseyi azaltır, evham korkusunu giderir, Allah'ı hatırlatır, kalbinde Allah'a karşı saygıyı yeşertir, olumsuz fikirleri siler, sevda hastalığına fayda verir, müştak olanları teselli eder, birbirini sevenlere ünsiyet verir. O sema ki dua edenlerin kıblesidir.”

Gür Yağmurun Bereketi

Yağmur, bereketin yanında başka çok güzelliği de imler. “Yağmurda düşmanın koyunu, dostun atı satılsın” diyen atalarımızın sözünü gözümüzde canlandıralım. Ve bu satış manzarasının isabetli halini dimağımızda tasavvur edelim. Hatta hayatta olması gereken, yağmur gibi faydası çok dokunan şeylerde ki olumsuz cihetler dahi göz ardı edilir. Çünkü esas olan şey öz, ana unsurdur. Tali unsurlar, ikincil derece mühim hüviyetindedir. “Yağmur yağsın da varsın kerpiççi ağlasın” sözündeki gibi bir durum yani.

Yağmurun yağması önemlidir ama yağdığı zaman dilimi, yağışın çok fazla afet düzeyinde olmaması ve karar düzeyinde olması gibi birçok varyasyonu taşımaktadır. “Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç (tahıl yığını) olur” Yağmur veya bütün nimetleri zamanında değerlendirmek ve zamanında kıymetini bilmek elzem olacaktır. “Kışın koca öküze bakmazsan yazın derisini yüzersin” Hep bir tedbir ve zamanında değer bilme arzusu aranmaktadır. Hatta sonbahar veya ilkbahar yağmurlarının, âşıkların romantizmine katkısını kim göz ardı edebilir ki?

Yağmur¹ daha genel anlamda yağış, her mevsim ve zaman diliminde kıymetli olsa da Nisan ayı yağmurunun ayrı bir kıymeti harbiyesi vardır. İstiridyenin bir damla Nisan yağmurunu inci (dürdane)’ye dönüştürmesine ne demeli. Hatta öyle ki nisan yağmurunu içen bir yılanın ağzındaki yağmur damlası ya zehre dönüşecek ya da bir tiryak, panzehir olup can kurtaracaktır.

Es Deli Rüzgâr

Hani bir söz vardır, bir insan acıdan delirdiğinde diğerleri onun acısını değil, sadece deliliğini görürler diye. Aynı bu sözde olduğu gibi biz de rüzgârın sadece hoyratlığını ve yıkıcılığını görmeyelim. Basınç ve sıcaklık farklılıklarından doğan rüzgârın (yel) öyle çok çeşidi ve faydası var ki saymakta zorlanırız. Yıldız, lodos, poyraz, meltem, karayel, keşişleme, kıble, samyeli, gündoğusu, günbatımı, seher yeli, imbat, bora, föhn, mihrican, sazak, garbi, ayaz, alize, harman yeli gibi yöresel isimlendirmelerle beraber daha onlarca ekleyebiliriz.

Sıladan, vatandan püfür püfür koku getiren rüzgâr, yeri gelir insan, hayvanat ve tabiatı ağlattığı olur. En bilindik haliyle lodos, ne çok soba zehirlenmesi ölümlerine sebep olmaktadır, değil mi? Özellikle uzak okyanus ülkelerinin kasırgalarla beraber uğradıkları zararlar herkesçe malum. Bir Uzak Doğu inanışında anlatıldığına göre, aniden esen rüzgâr, kucağında bebeğiyle bir annenin boğazına salkım söğüt dalları dolanmasıyla sonuçlanır. Oracıkta anne ve bebeği ölür. Bundan kelli, söğüt ağaçlarının hep ağladığı söylenir.

Türk, Altay, Tatar ve Macar mitolojisinde rüzgârla Yel Ana ilgilenir. Macarlar Szel Atya (Yel Ata) veya Szel Kraly (Yel Kralı) adı da verirler. Eski Türk kültüründe destan kahramanları ve Yada Taşı'nı kullanan seçkin kişiler rüzgâr çıkarabildiğine inanılır. İslamiyet’le birlikte Mikâil isimli melek Yaratıcı adına doğa olaylarını gerçekleştirmeye başlamış, bu bağlamda yeli kontrol etmektedir. Eski çağlarda Norveçlilere göre rüzgâr, büyük kanatlarını çırparak rüzgâr oluşturan mitolojik Hraesvelgr isimli yaratığın işidir.

Anadolu’da karakışın yirminci gününde (Miladi 4 Ocak) başlayıp gücüğün dokuzuncu gününe, yani miladi olarak yirmi iki Şubat’a kadar elli gün devam ettiğine inanılan “Amansız Elli” fırtınalarının varlığına inanılır. Bunlardan başka “Hıdırellez Fırtınası”, “Vakit Yeli” gibi daha birçok zamansal sınıflandırmalarda bulunulur.

Rüzgâr ölçüm cihazları da çokça var elbette. Kısaca birkaçına değinecek olursak; rüzgârın ne kadar süratle estiğini anemometre cihazı ile ölçeriz. Bu terim Yunanca rüzgâr anlamındaki Anemos kelimesinden türetilmiştir. Bir de rüzgâr hız skalasından örnek verecek olursak; Beaufort (bofor) rüzgâr ölçeği, 1805 yılında, İngiliz Kraliyet Donanmasında görevli olan Amiral Sır Francis Beaufort tarafından tasarlanmış ve bu isimle anılır olmuştur. Rüzgâr hızını küçükten büyüğe doğru 12 derece olarak sınıflandırılmıştır. Mesela 12, kasırga ya tekabül etmektedir.

Rüzgârın türlü çeşit mükevvenatının faydaları yanında, delilikleriyle de esmeye devam edecektir. Önemli olan rüzgârdan olumlu anlamda faydalanmak ve bu çılgın gençlerin deliliklerinden sakınmak olmalıdır.

Zirvedeki Görüntü: Sis

Zirvelerden ovalara, aşağılara misafir olan bulutlar bazı zaman ne kadar güzel bir görüntü sergilerler. Pamukçuklar gibi öbek öbek serpilmiş halleriyle, gözlere hayret veren banyosunu yaptırırlar. Etraflıca toz beyaz başka bir ifadeyle dört bir yan kör duman içerisindedir. Böylelikle adeta yeryüzünün yaralarını sararlar. Başka boyutta bir nevi bütün nebatatı ve mahlûkatı nem ile doyururlar. Karın kuytularda eğleşmesi gibi sis ve pus da çoğu coğrafyanın bir yerlerinde kıvrılıp yatmaktadırlar.

Şehirleri, ovaları geçitlerle birbirine bağlayan yollarında sisin veya pusun içerisine girmişsinizdir. Trafikteki aksama ve kazaları bir tarafta tutar isek gizemi ve şaşırtmacayı yaşamayan yok gibidir. Puslu havayı seven kurt görünümlüdür her şey. Sisli havalar stratus bulutu olup dört bir yandan yağsa da sisli, puslu, pusarık² hal, kararsız bir durum kadar kararlı havayı³ da imlemektedir. Her ne kadar hava kirliliğini yanında taşısa da bu kararlılık hali kısa dönemler dâhilinde kararsızlığa evrilecektir. İşin teknik boyutundan ziyade insanın ruh hali gibi bir durumu da her daim yansıtacaktır. Orman yolu kenarında sis altında çeşme lülesine ağzını dayayıp su içmişliğimizin fotoğraflarını anımsayalım. Sis veya pus sonrası güneş yüzlere gülümseyecek ve gizemli örtüsünü kaldıracaktır. Ötelere, rüya misali yeni coğrafyalara doğru yolunu alacaktır.

Sis ve pus daha çok kışı, karı ve boranı çağrıştırmaktadır elbette. Bahardan öncesi kış patlaması gibi bir durumdur bu. Bir silkelenme bir ığralanma halidir. Bu son durum yeni ahvallere yerini bırakacaktır. Ve yaratan kudretini farklı şekillerde de olsa kullanmaya devam edecektir. Hz. Mevlâna’nın dediği gibi “sanmasınlar yıkıldık/ sanmasınlar ki çöktük/ başka bir bahar için/ sadece yaprak döktük.”

Bir örtü gibi her bir şeyi örter bu gizem, küçük küçük aralıklarla da olsa siluetini sunacaktır. Genellikle öğleye doğru kendini açarak, bir anda bütün görüntüyü faş edecektir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1 Gerçek şudur ki yağmur damlaları buharlaşmadan yeryüzüne ulaşandır. Çapları çisenti için 0,2, yağmur damlaları için ise 0,5 mm’dir. Çapı yaklaşık 5 milimetre olan bir yağmur damlası saniyede yaklaşık 10 metre (yani saatte 36 kilometre) hızla hareket eder. Daha küçük yağmur damlalarının hızı ise daha düşüktür.

2 “Pusarık Hava” Hafif sisli ya da hafif sisle beraber hafif yağmurlu hava.

3 “Kararlı Hava” Her düzeyde, etrafındaki havayla aynı sıcaklık ve yoğunlukta olacaktır. Bu hava ne yükselmeye ne de alçalmaya devam etme eğiliminde olduğu için bu atmosfere nötr şekilde kararlı denilmektedir.

İlkay Çoşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Nisan 2025, Sayı 137

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder