11 Haziran 2025 Çarşamba

Aslın Astarı

“Aslın Astarı” Kitabının Şifreleri

“Aslın Astarı”, Yazar Aynur Özçelik’in Mart 2025’te, KDY Yayınları etiketiyle okurlarıyla buluşturduğu ilk deneme kitabıdır. Elli deneme yazısı ile çiçeği burnunda yeni bir eser. Yüz yetmiş iki sayfa hacmindedir. Kitaptan edindiğim ilk intiba bütün yazıların, Müslümanca bir duruşun, duyuşun ve tavrın sabitesinde yol aldığını söyleyebilirim. Başka bir ifade ile, Kur'an'da geçen “denge” ve “ölçü” doğrultusunda bir bakış serimleniyor.

Kitabın içeriği üzerinden devam edecek olursam; Tematik olarak, “batının şarkiyatçı-oryantalist zihniyeti, göç, acılarımızın ön cephesi hüviyetindeki Kudüs-Filistin zulmü, bu bağlamda İslam düşmanlığı, Rusya-Ukrayna savaşı, ırkçılık, deprem, modernleşme, bütün darbelerle beraber 15 Temmuz darbe girişimi, Fetö, Lgbt, kadınlardaki güzellik algısı, camilerde kadınlarımıza ayrılan yerler üzerine bir eleştiri, evlilik, köy odaları, türkü, kilim, çeyiz sandığı, turnalar, tatil, bayramlarımız, sıla-i rahim, sağlık, yol-yolcu. Soyut kavramlar olarak da saygı, dua, sevgi-aşk” gibi birçok konuya değinildiğini görmekteyiz. Bütün anlatımlarda, titiz bir irdeleme ile birlikte derin bir sorgulayış, ayrıntı sekmenleriyle beraber konuların içeriğine nüfuz edilmektedir. Beklenti ve arzuhal yaklaşımlarla içerik daha da zenginleştirilmektedir.

Mamafih, kadim medeniyetimizin kökleri üzerinden yeniden filizlenecek dönüş ile beraber bir medeniyet arzusu tasavvur edilmektedir. Bu bağlamda anlatımlarda hep bir senkronik duygudaşlık haliyle yol alınıyor. Bu da soylu bir yükselişin basamaklarını oluşturuyor. Orta Doğu başta olmak üzere bütün Müslüman ülkelerde hep bir ağır yaşam sancıları çekilmektedir ne yazık ki. Batıya öykünmeden, sorunlarımıza yönelik bütün çözümlerin kendi içimizde olduğu, bu doğrultuda hareket etmemiz gerektiğinin özgüveni ve erki, vurgularıyla altı çizilmektedir. Merhum Nurettin Topçu’nun “Millet dini, onun ahlâkını, örflerini ve kalbini yoğurmuş, Türk-İslâm medeniyetine yön ve kaynak olmuş İslâm dinidir” anlayışındaki Anadolu mahreçli medeniyet tasavvuru da böyle olsa gerek. Tarihten ve kadim medeniyet anlayışımızdan gelen daha çok sevgi, merhamet, hak, adalet ve vicdan nehirlerinden ziyadesiyle nasiplenmemizle olacaktır. Öyle ki ırmaklar, denizin kokusunu böyle böyle yanlarına alacaktır.

Yazarın, anlatım dilini anlayabilmemiz adına, kitapta altını çizdiğim, alıntıları da içeren birkaç bölümü burada paylaşmak istiyorum izninizle. “Mete Han'ın, savaşacağı Çin ordusunun kendi ordusundan sayıca üstünlüğünü gördüğünde vezirinin, “Ne düşünüyorsunuz efendim?” sorusuna “Bu kadar Çinliyi nereye gömeceği mi” şeklinde verdiği cevabı ve aldığı netice, rasyonel aklın kaidelerinin dışındaki olaylardır” (s. 79), “Nice azlar, çoklara üstün gelecek ve inanmış toplulukların direnişinden bir şuur filizlenecektir” (s. 80), “Kaç kişi duyuyor bilinmez. Herkesin kulağı kendi sesinin peşinde...” (s. 92) Son olarak da Yazar Nesrin Çaylı Hanımdan alıntı bir sözle örneklendirmelerimizi nihayetlendirelim. “Keder göçebedir ve göçebeler maddî-manevî beslendikleri diyarı yurt tutarlar. Ömrümüzdeki kederleri besleyip ağırlamamalı ki kalbimizi yurt tutmasınlar” (s. 110)

Bunlarla beraber anlatımlarda, dilimizden ve kadim ruh medeniyetimizden çokça kelimeye de yer verilmektedir. Bunların bazıları şu şekildedir. “Rüçhan (üstünlük), Necef, ampirik (deneysel), kuvve (düşünce, tasarı), estet (güzel duyu), akut, gayya, ifsat (kargaşa), hezaran (pek çok), Faris, tenakus, broş, tenasüd (dayanışma), râz (sırlı, esrarlı), rikkat (nezaket), mazruf, hükümferma (hükmeden), setret (gizlemek), natür, malayani (boş, anlamsız), kirkit (dokumacılıkta dişli tarak aracı), ve argaç, arış, çözgü” gibi bazı dokumacılık terimleriyle birlikte uzunca bir liste yapabiliriz.

Bütün bu anlatımlarda, konunun kritiği gerek kavramsal olarak gerekse de geçmişten gelen siyak-sibak bakış açılarıyla birlikte derinlikli olarak konuların ele alındığını farklı cümlelerle de olsa söylemiştik. Yerinde tahlillerle gerek ülkemizin gerekse de diğer Müslümanların gelmiş oldukları durum, tarihi olgularla beraber ele alınmaktadır. Sonuçta tarih, bizi daha az hata yapmaya sevk edecek bir tecrübeler bütünüdür filhakika. Ayrıca bütün bu anlatımlarda konular, çözüm önerileri ve teklifler ile birlikte sunulmaktadır. İçeriğin derinlikli ve etraflıca analiz edilmesinden müstefit oldum. Kitabın okunmasını tavsiye ederim. İyi okumalar dilerim.

İlkay Coşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Haziran 2025, Sayı 139




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder