
Birbirinden bağımsız hikâyeleri okurken sanki bir romanın
bölümlerini okuyorum hissine kapıldım. Hikâyeler arasında uyum ahenk ve insicam
olduğu gözükmektedir. Yazar kendi yaşadıklarının yanında çevresizdeki insanların
yaşantılarını da ele aldığı bunları hikâyeleştirdiği hissine kapıldım. Bir
hikâye hariç çoğu erkek gözüyle ele alınmış. Hikâye içlerine anlamlı mesajlar
sıkıştırılmış. ‘ Efsaneler ve anlatılar
çağına veda etmemiz gerektiğini o günlerde fark etmeye başladım. Tarihini,
dilini doğru öğrenmenin kendimi bilmek olduğunu anladım’ gibi. Suyun huzur
veren musikisi, mavinin rahatlığı, gündelik hayatın faniliği anlatımlarda sık
sık önümüze çıkıyor. Köyü, şehri, taşrayı da içine alacak şekilde İstanbul, Yozgat
ve Bursa mekânları bir nevi öne çıkıyor.

İzleksel öğeler olarak “aşk,
ölüm, çocuk, özlem, doğa, renkler” başlıklarında
sıralayabiliriz. Hikâyelerde renkler kendini sık sık gösteriyor. Mavi, beyaz,
kırmızı, beyaz sarı saç. Mavi göz, mavi balon, siyah saç gibi. Seçilen hikâye
isimlerinde çağrışım gücü yüksek, dikkat ve ilgi çekicilik öne çıkıyor. Çığlık,
bomba, Elif Bâ gibi.‘Bir an güldüler mi rengârenk
yağmurlar yağar gönlümün bahçelerine’ türünden şiirsel ifadeler bazı
hikâyelerde kendine yer bulmuş.
Hani insan film izlerken senaryoya müdahil olmak ister ya özellikle film ve kitap finallerinin kendi hayalindeki gibi nihayet bulmasını ister ya aynen bunun gibi ‘Matmazel Eftelya’ hikâyesinde müzik öğretmeni Eftelya’nın nişanlısı Tayfun karakteri, kardeşi veya bir yakını çıksaydı keşke. İsmet’in hayali devam etseydi diye düşünmedim değil. Özellikle kitabı okumayanlar için hikâyelerin merakı, tadı ve sürprizi kaçmadan bu notu buraya eklemek istedim.
Kitapta daha çok günümüzün hikâyelerine, yirmi birinci
yüzyılın yaşantılarına şahit oluyoruz. Elektrikli sobalar, cep telefonları, site
hayatı gibi örneklemeler ile günümüzün bir yazınsal ürünü olduğu izlenimi
veriyor.
Genç Yazar Mustafa Mete Bey’e bu ilk kitabında başarılar
dilerim. Kitapta yer alan hikâyeler, kurumuş nehirlere can verircesine yepyeni
gümrah ırmaklara taşıyor. ‘Dünyayı
gönlümce olacak sandım’ diyen Neşet Ertaş sözünde olduğu gibi hayatın tozpembeliğini,
rüyaları ve hatta hayal kırıklıklarını, özlemlerini, acılarını hikâyelerle
taşıyacaktır yarına.
İlkay Coşkun
Çare Edebiyat Dergisi
İlkay hocam ömrünüze bereket.
YanıtlaSil