29 Mayıs 2020 Cuma

Yazar Tülay Ersan'ın 'Can Yeleği' ve 'Gassal' Kitapları Hakkında


Yazar Tülay Ersan'ın ‘Can Yeleği’ ve ‘Gassal’ Kitapları Hakkında – İlkay Coşkun

Can Yeleği (öykü) ve Gassal (roman) Emekli Öğretmen Yazar Tülay Ersan’ın 2017 yılında okurlarla buluşturduğu iki eser. Ersan yayınlarından çıkmış. Can Yeleği öykü kitabı, on bir öyküden oluşuyor. Gassal, 17 Ağustos 1999 Marmara depremini yaşayan bir ailenin acılarını, yaşadıkları zorlukları ve yaşanan dramı ele alıyor. Gassal romanı, zamansız ülkesine kanat açanlara ithaf edilmiş. Konu itibarı ile özel bir kitap. İleriki zamanlarda filmi çekilebilecek bir kitap. Özellikle Gassal romanında çok az bilinen gassal (ölü yıkayıcısı) ve gassallık mesleği hakkında teknik bilgi ve işin zorluğu da ele alınıyor.

Biçem olarak anlatımda, bazen zamanın gerisine gitme, bazen de bu güne geri dönme döngüselliğiyle ilerliyor. Olay örgüsünde de aynı yol izlenmiş. Bu da okuyucunun merak ve ilgi duygularını besliyor. Olay ve tarihler arası geçişler ilgi uyandırıyor. Anlatım daha ziyade üçüncü bir şahıs tarafından yapılmakta. Öykülerde ve romanda yer alan karakterlerin çok fazla sayıda olmaması okuru yormamaktadır. Günümüzün konuşulan Türkçesi akıcı bir üslupla anlatımda yerini almış. Duraksamadan keyif alarak okudum. Arkaik öğeler yok denecek kadar az. Anlatımlarda yer alan örnek karakterler vicdani, insani yönleriyle tebarüz etmiş. İyi ve doğru yanında, toplumumuzdaki fasit unsurlar irdelenmiş. Fırsat eşitsizlikleri dillendirilmiş. Her bir öykü ayrı ayrı mesajlar içeriyor. Fikri altyapı, düşünsel olgular üzerinden ele alınıyor. Değişik zamanlarda yaşanan siyasi ortamlar tartışılıp değerlendiriliyor. Aynı zamanda sonuçları irdeleniyor.

Öykülerde ve romanda zaman belirgin. 1970 ile 2000’li yıllar arasında geçmekte. Yaşanan olaylarda netlik var. Mekân olarak kahir ekseriye Tokat, Zile, Yozgat, İstanbul, Adapazarı daha çok öne çıkarılıyor. Köy ve varoş hayatı öncelenmiş. Olaylar önemli tarihi vakıalar ile ilişkilendirilmiş. Daha çok darbe süreçleri, siyasi ortam, belirsizlikler ve bunların sonuçları üzerinden anlatımlar şekilleniyor. Özellikle Karadeniz, Ege, Doğu ve Orta Anadolu tiplemeleriyle ve kullandıkları yöresel ağızlarla, olaylar ve karakterler zenginleştirilmiş. Öyküde ve romanda yer alan karakterler ile çok kolay ünsiyet kurulabilmekte. Kavramsal olmayan bir anlatım hakim. Yazar, durum öyküsünden ziyade olay öyküsü üzerinde odaklanmış.

‘İnsan, mukaddesi olandır’ diyen Cemil Meriç sözünde olduğu gibi maneviyata ayrı bir yer verilmiş. Öykülerde ve romanda geleneklerimizin, kültürümüzün ve dinimizin öğretilerinden faydalanılmış. Ayetlere ve Hadislere anlatımlarda yer verilmiş. Hz. Mevlana, Yunus Emre, Necip Fazıl gibi manevi ve kalem erbabı üstad şahsiyetlerin sözleri bu iki eserde unutulmamış.

Umut, Gülzar Nene, Yorgancı, Tamirci, Can Yeleği gibi gerçek hayatta yaşanabilecek, hayatla bağ kurmuş öykülerden bazıları. Örneğin öykü kitabına ismini de veren Can Yeleği öyküsünde şişme botla Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilerin dramı öyküleştirilmiş. Öykülerde ki tipler daha çok taşralı anonim tiplerden oluşuyor. Bu da öyküleri daha çok hayatın içinden, mahalleden, sokaktan, yanı başımızdaymış hissini uyandırıyor. Hayattan olan karakterlerin iştiyakına okurları da ortak ediyor adeta. Daha çok bizden Anadolu’dan seçilmiş karakterler üzerinden anlatımlar yapılıyor. Bu meyanda makus talihimizden ve tarihimizden kesitler sunuluyor.

Kur’a-ı Kerim de ‘Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık’ (İsra 13) düsturu gözetilerek, hayat mücadelesi, emek, sıcak insan ilişkileri, aile bağları, daüssıla, duygusallık, maneviyat, yaşanan toplumsal sorunlar, travmalar, dünyanın geçiciliği ve ölüm olgusu daha çok ele alınıyor. 

Öykülerde ve romanda işlenen, yaşanan bu kadar acı, zorluk ve her türden elem, Peygamber Efendimizin (s.a.v) ‘İnsanlar dünyada rüyadadır, ölünce uyanacaktır’ hadisi şerifini hatırlatıyor. Müslüman’ca bir duruşun öncelendiği örneklemeler de bize dersler veriliyor. Dünya nöbetini tutup hoş bir seda bırakarak baki aleme revan olma ana fikri taşınıyor.

İyi okumalar.

İlkay Coşkun
-------------------------------

Yazar Tülay Ersan Kimdir:

Yazar Tülay Ersan: Anadolu coğrafyası umutsuzluk yeri değildir
Yazar Tülay Ersan, 1977'de başladığı öğretmenlik görevini 28 Şubat 1997'de yaşanan sürecin ardından bırakmak durumunda kalarak emekliye ayrılmasını ve yazarlık serüvenini, AA muhabirine anlattı.
Aişe Hümeyra Bulovalı  
27.02.2020

Emekli edebiyat öğretmeni yazar Tülay Ersan, 1977'de başladığı öğretmenlik görevini 28 Şubat 1997'de yaşanan sürecin ardından bırakmak durumunda kalarak emekliye ayrılmasını ve yazarlık serüvenini, AA muhabirine anlattı.

Kendi yayınevini kurarak, "Can Yeleği" ve "Hoppala ile Cuppala" adlı çocuk kitaplarının yanı sıra "Gassal" romanını okurla buluşturan Ersan, emekliye ayrıldıktan bir yıl sonra Türkiye'de gençleri etkileyen birçok akımın ortaya çıktığını, bu nedenle tekrar mesleğe dönerek, bir süre özel okullarda görev yaptığını söyledi.

"Birçok öğrencim hikaye, masal yarışmalarında derece aldı"
Ersan, öğrencilerini edebiyat ve sanata yönlendirdiğini, birçoğunun hikaye ve masal yarışmalarında derece aldığını, onlarla gurur duyduğunu dile getirdi.

Yazarlığa ilk başladığında kısa hikayelerinin farklı dergilerde yayınlandığını aktaran Ersan, şu bilgileri verdi:

"Kendi masallarım da yarışmalarda ödül aldı. Daha sonra 'Hikayelerimi kitaplaştırsam mı?' diye tereddüt ederken arkadaşlarım bir roman kaleme almamı istedi. 1999 depremi sırasında Gölcük'te yaşayan yakınlarımız öldü. Arkadaşlarımı dinledim. Medyada, televizyonda gördüğüm manzaralar da beni gerçekten çok sarstı. Bunun dışında imam hatip liselerinde 18 sene boyunca gördüğüm çocukların çilesini, yaşadıklarımı, olgunlaşma ve tefekkür sürecimi ortaya katınca 'Gassal' romanı çıktı."

"Anadolu coğrafyası da umutsuzluk yeri değildir"
Tülay Ersan, 11 hikayeden oluşan "Can Yeleği" kitabının adını ise Suriye'deki iç savaştan kaçarken boğularak hayatını kaybeden Aylan bebeğin hikayesinden etkilenerek koyduğunu dile getirdi.

Kitapta, Suriyeli sığınmacıların hayat hikayelerini işlediğini vurgulayan Ersan, şöyle konuştu:

"Reyhanlı'da Suriyeli yetimler için açılan bir okul grubunun hikayelerini dinledikten sonra bir hafta yemek yiyemedim. Buraya gelen insanlara, yardım isteyen ve yardıma muhtaç olan herkese, elimizi uzatmak durumundayız. Çünkü zamanında Bulgaristan'dan gelen göçmenlere, Bosna Hersek'e ve Çeçenistan'a da yıllarca yardım ettik. Görüştüğüm tüm göçmen Suriyeliler, hepsi aynı cümleyi söylüyordu; 'Siz nasıl bir ülkesiniz ki mağdur ve mazlum bütün milletler buraya geliyor. Siz hepsine yardım eli uzatıyorsunuz.' Türkiye gerçekten tek ve son kale. Can Yeleği'ni işte bütün bu izlenimler sonucunda yazmaya çalıştım."

Ersan, insanlık için İstanbul'un bir dergah konumunda olduğunu hikayeleri aracılığıyla okura aktarmaya çalıştığını belirterek, "Anadolu coğrafyası, umutsuzluk yeri değildir. Umudumuzu her zaman canlı tutmak zorundayız. Bütün kitaplarımda bu felsefeyi irdelemeye çalışıyorum." ifadelerini kullandı.

"Can Yeleği" kitabının bu yıl Arapça olarak da yayımlandığının altını çizen Ersan, şunları kaydetti: 

"Yeni bağlantılarımız var. Geçen yıl bu kitabımı 'fellowship' görüşmeleri sırasında İngilizce olarak Nijerya'ya verdik. TEDA projesinden destek alan masallarımın yanı sıra görüşmelerim devam ediyor. Güney Afrika ülkelerinde kitaplarım inşallah İngilizce olarak okunacak. Katar, Mısır ve İran'la da anlaşmalar yaptık. Allah nasip ederse onlara kitaplarımı vereceğim. Kendi yayınevim için de İran'dan kitap alacağım. Biz edebiyatçılar, yazarlar ve sanatçılar sanatın evrensel dilini yakalamak zorundayız. Dolayısıyla dilimiz döndüğünce, mümkün olduğu kadarıyla insanlara ahsen-i takvim olmanın güzelliğini ve sorumluluklarını anlatmaya çalışıyoruz." 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder